26 Nisan Pazar günü Çernobil felaketinin 29. yılında Galatasaray Lisesi önünde yaptığımız "Nükleere Yer Yok" basın açıklamamız:
Akkuyu'da, Türkiye'de ve dünyanın hiçbir yerinde #NukleereYerYok
Değerli basın mensupları,
Televizyonda ve billboardlarda büyük bütçeli bir reklam dönüp duruyor. “Aydınlık bir gelecek için, daha fazla üretmek, daha güçlü olmak, daha yükselmek için güçlü Türkiye’nin yeni enerjisi” diyorlar. Hepimizin ortak yatırımından, hep birlikte belirlediğimiz bir hedeften ve parlak bir gelecekten bahsediyorlar. Reklamda bisiklete binen çocukların gülüşlerinin ardına saklamaya çalıştıkları ise hepimizin Çernobil’den, Fukuşima’dan ve yüzlerce irili ufaklı kaza ile bildiği nükleer enerjiden başkası değil. Milyonlarca lira harcanarak yapılan reklamlarla yıllar bile geçse kapatamayacağınız kimi gerçekler vardır; bunlardan biri de nükleer enerjinin tarihinin kazalarla dolu ve tehlikeli olduğudur.
Bundan 29 yıl önce 26 Nisan 1986’da Çernobil’de gerçekleşen nükleer felaketi unutturamazsınız, unutmadık. Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından binlerce kat fazla radyasyonun, yirmiden fazla ülkede; toprağa, havaya, denize karıştığı, en az 60 bin kişinin öldüğü, 165 bin kişinin sakat kaldığı ve 400 bin kişinin göç ettiği Çernobil felaketinin görüntüleri hala gözümüzün önünde. Tehlikeli olduğu için girilmesi hala yasak bölgelerde terk edilmiş binalar, lunaparkta boş salıncaklar ve paslanmış bir dönme dolap… Nükleerde gerçek olan işte bu!
Her bir nükleer kazanın ardından yapılan açıklamalar şimdiye kadar hep aynı oldu. Kazaların ancak milyonda bir yaşanacağı söylendi, daha güvenli nükleer reaktörler yapıldığı iddia edildi. Oysa nükleer enerjinin tarihi bu söylenenleri her defasında yalanladı. Çernobil felaketini çay içip, fındık yiyerek önemsizleştirenler tam bu felaket unutuldu nükleer için yeni bir hamle yapabiliriz dedikleri anda teknolojik olarak dünyanın en ileri ülkesi Japonya’da 11 Mart 2011’de Çernobil kadar kötü sonuçları olan nükleer bir felaket yaşandı. Kazadan 30.000 kilometrelik alan etkilendi, 200 bin insan evlerini terk etti, halen okyanusa günde 300 ton radyasyonlu su boşalıyor ve ekonomik kayıp 500 milyon dolara ulaştı. Bu tüm canlı yaşamını yüzlerce yıl etkileyecek felaketi istediğiniz kadar tüp gaz patlamasına indirgeyin gerçeğin üstünü örtemezsiniz. Ne tedbir alınırsa alınsın, ne kadar teknolojik gelişme kaydedilirse kaydedilsin tehlike derecesi büyük ya da küçük çok sayıda nükleer kaza olmakta ve bu kazalar büyük hasarlara yol açmakta. Nükleerde gerçek olan işte bu! Çernobil ve Fukuşima sadece isimlerini en fazla dile getirdiklerimiz.
Ne Çernobil’i ne de Fukuşima’yı unutturamazsınız, unutmayız!
Işıltılı reklamların, nükleere muhtaç olduğumuz konusunda ileri sürdüğünüz tüm argümanların herhangi bir gerçekliğe tekabül etmediğini çok iyi biliyoruz. Türkiye’de yaşayanların üçte ikisinden fazlası bu gerçeği biliyor ve nükleeri istemediğini kırk yıldan beri verdiği mücadele ile dile getiriyor. Dün Sinop’ta on binlerce kişi, bugün Türkiye’nin dört bir yanında nükleer karşıtları eylemler yapıyor.
Çünkü, nükleer santrallerin tarihi kazalarla, yalanlarla, yolsuzluklarla dolu. Çünkü, nükleer enerji pahalı, enerjide dışa bağımlılığı azaltmaz, istihdam patlaması yaratmaz.
Çünkü, tehlikeli atıkların yüzyıllarca olağanüstü koşullarda saklanmasının yöntemi yok.
Yıllardan beri dile getirdiğimiz bu gerçekler karşısında ne AKP hükümetinin ne de nükleeri kategorik olarak ret etmeyen diğer siyasi partilerin hiçbir yanıtları yok. Son zamanlarda ekledikleri yeni bir gerekçe ise Nükleer enerjinin iklim değişikliğinin durdurulması için zorunlu olarak kullanılması gerektiği. Büyüme ve rekabete dayalı kapitalist ekonomik sistemin yarattığı iklim değişikliğine aynı sistemin savunucuları ölümcül nükleer çözüm diyor. Oysa nükleer enerji iklim değişikliğine çözüm olmadığı gibi yenilenebilir enerji yatırımlarının önünde de engel olmakta. Ne tüm canlı yaşamı yok oluşa sürükleyen iklim değişikliği ile ne de ölümcül tehlikeler barındıran nükleer santraller ile geleceğimizin yok edilmesine izin vermeyeceğiz.
Nükleer ne hepimizin belirlediği, ne ortak planımız ne de ortak geleceğimiz. Kırk yıldır nükleer santral yapamadınız, bundan sonrada yapamayacaksınız. Daha yaşanabilir, daha adil ve daha eşit bir dünyada ne Akkuyu’da ne Sinop’ta Türkiye’nin ve dünyanın hiçbir yerinde nükleere yer yok. Size nükleer santral yaptırmayacağız.
Akkuyu Fukuşima olmayacak!
İklimi değil sistemi değiştireceğiz!
Kâr değil önce insan ve doğa diyen bir dünya mümkün ve bunu kuracağız.
Küresel Eylem Grubu
26 Nisan 2015
www.kureseleylem.org
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.