Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin, kömür kullanımından kaynaklı hastalıkların tedavisi için 2009 yılında yaptıkları harcamaların toplam tutarı 42.811 milyon avro. AB içinde ilk sırada üç sırada yer alan ülkeler; Romanya (8.219),Almanya (6.409) ve Bulgaristan (6,385) avro. Türkiye’nin kömüre bağlı hastalık faturasının karşılığı ise 6.689 avro. Türkiye’nin kurulu enerji gücü 57 bin megavat, 2023 hedefleri kapsamında bu gücün 100 bin megavata çıkarılması planlanmakta.
Mevcut kurulu güç içinde kömürün oranı 8.140 megavat ve yine 2023 hedefleri doğrultusunda kömürle elde edilecek elektrik miktarının 30 bin megavata çıkarılması hedeflenmekte. Bu hedefe ulaşmak için de çok sayıda kömürlü termik santralin yapımına izin verilmekte. Tüm canlılar açısından ölümcül bir anlamı bulunan bu enerji için daha geç olmadan “hala işletilmekte olan kömürlü termik santrallerde çalışanlara yeni iş garantisi sağlayarak kapatın. Yenilerini açmayın ve kömürü toprakta bırakın” diyoruz.
Health and Environment Alliance (HEAL), 7 Mart 2013 tarihinde “Ödenmemiş sağlık faturası: Kömür tesisleri bizi nasıl hastalandırıyor” başlıklı bir rapor yayınladı. “Kömürü toprakta bırak” kampanyamız kapsamında bu raporun özetini Akgün İlhan çevirdi.
ÖDENMEMİŞ SAĞLIK FATURASI: KÖMÜR TESİSLERİ BİZİ NASIL HASTALANDIRIYOR
Avrupa’da on yıllardır düşüşte olan kömür kullanımı tekrar yükselişe geçti. Kıtada hala önemli bir enerji kaynağı olan kömür, elektrik üretiminin dörtte birine tekabül ediyor. Yaklaşık 50 yeni kömür santrali de yapım aşamasında. Ancak karar vericilerin çoğu zaman farkında olmadığı şey kömüre bağımlı olmakta ısrar etmenin ağır bir bedeli olduğu. O da ödenmemiş sağlık faturası. Aslında bu faturayı ödemek bireylere, ulusal sağlık bütçelerine ve verimlilikte azalmalar dolayısıyla ekonomiye düşüyor.
Kömür bizi nasıl hastalandırıyor? Kömür santralleri Avrupa’nın hava kirliliğine önemli katkıda bulunuyor. Avrupalı solunum hastalıkları uzmanları kömürü “görünmez katil” ve günümüzde toplum sağlığını tehdit eden en önemli sorunlardan birinin kaynağı olarak tanımlıyor. Hava kirliliğine maruz kalma ile solunum yolu ve kalp hastalığının da içinde olduğu pek çok hastalık arasında doğrudan bir ilişki var. HEAL tarafından hazırlanan bu raporun amaçları şöyle:
• Hava kirliliğinin sağlık üzerindeki etkileri ve kömür santrallerinin buna katkısıyla ilgili bilimsel verileri genel bir çerçevede sunmak;
• Avrupa’daki kömür santrallerinden gelen hava kirliliğine bağlı sağlık giderlerinin şimdiye kadarki ilk ve tek ekonomik değerlendirmesini yapmak;
• Önemli sağlık uzmanlarının ve politika belirleyicilerin kömürle ilgili endişelerine yönelik beyanlarını sunmak;
• Politika belirleyicilere ve sağlık sektörü çalışanlarına ödenmemiş sağlık faturasının nasıl belirleneceğine dair önerilerde bulunmak.
Temel bulgular
Avrupa’da kömür santrallerinden gelen salımlar çevre kirliliğine bağlı hastalıklara manidar bir katkıda bulunuyor. Bu raporda yayınlanan güncel veriler göstermektedir ki kömür kullanımının Avrupa’ya maliyeti 18.200’den fazla erken doğuma bağlı ölüm, 8.500 civarında kronik bronşit vakası ve her yıl 4 milyonun üzerinde kayıp iş günüdür. Kömürün sağlık üzerindeki etkilerinin ekonomik maliyetinin yıllık 42,8 milyar avroya yaklaştığı tahmin ediliyor. Hırvatistan, Sırbistan ve Türkiye’deki kömür santrallerinden gelen salımlar da bunlara eklendiğinde ölümle ilgili veriler artarken (23.300 erken doğuma bağlı ölümün de içinde bulunduğu 250.600 ölüm), yıllık toplam maliyet 54,7 milyar avroya çıkıyor.
Bu giderler genellikle Avrupa’da iki önemli kronik hastalık grubu olan solunum ve kalp hastalıklarıyla ilişkili. İki hastalık grubu birlikte ele alındığında Polonya, Romanya ve Almanya’daki kömür santralleri toplam sağlık etkilerinin yarısından fazlasından sorumlu. Önemli etkilerin ayrıca Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Yunanistan, Sırbistan, Türkiye ve Birleşmiş Krallık’taki kömür kullanımına bağlı olduğu biliniyor.
Açık hava kirliliği: Sağlık için büyük risk
Hava kirliliğinin sağlık üzerindeki çeşitli etkilerini hem erken doğum, hem de kronik hastalık bazında inceleyen pek çok bilimsel çalışma mevcut. Her ne kadar Avrupa’daki açık hava kalitesi yıllar içinde iyileşmişse de, hava kirliliği hala sağlık üzerinde büyük bir tehdit olmaya devam ediyor.
Avrupa Çevre Ajansı (EEA) tahminlerine göre Avrupa’da kentli nüfusun %80-90’u Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) önerdiği seviyelerin üzerinde parçacıklı madde ve ozon seviyelerine maruz kalıyor. Her ne kadar kömür santralleri toplam açık hava kirliliğinin küçük bir kısmını oluştursa da, endüstriyel hava kirliliğinin en önemli kaynağıdır. Büyük ölçekli bir kömür santrali her yıl binlerce ton zehirli hava kirleticisi salmakta ve yaklaşık olarak da 40 sene çalışmaktadır. Yeni kömür santralleri açmak, zehirli salımların ve bunların sağlık üzerindeki etkilerinin yıllarca devam etmesi anlamına gelir. Bu ayrıca diğer sektörlerde gerçekleştirilen hava kirleticilerdeki kısa vadeli azaltımların da etkisini sıfırlamaktır.
İnsan sağlığı üzerindeki çifte yük: Hava kirliliği ve iklim değişikliği
Kömür kullanımı, iklim değişikliğine muazzam bir katkı sağlamaktadır ve Dünya Sağlık Örgütü Genel Müdürlüğü’nce 21. yüzyılın halk sağlığı sorunlarının en önemli kaynaklarından biri olarak kabul edilmektedir. AB içinde bulunan karbon içeriği en yüksek enerji kaynağı kömürdür. Öyle ki kömürden kaynaklanan sera gazı salımlarının toplam içindeki katkısı %20’ye denk düşmektedir. Avrupa çoktandır iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini yaşıyor. Geleceğe dair bilimsel modeller önümüzdeki yıllarda hastalıklar ve ölümlerdeki alarm verici yükselişleri haber veriyor. Elektrik ve ısınmada kömür kullanımın aşamalı olarak azaltılması iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki uzun vadeli etkilerini önlemek için önkoşul olsa da, bu hava kirliliğini azaltacağı için toplum sağlığını kısa vadede de koruyacaktır.
Sağlıkla ilgili büyük endişeler
Özellikle ulaşımda, endüstride, ısınma ve tarımda kullanılan kömür Avrupa’da zaten kötü durumda olan açık hava kalitesini düşürüyor. Kömür santralleri büyük miktarda parçacıklı madde, sülfürdioksit ve ozonun oluşumuna dolaylı olarak etki eden nitrojenoksit salımında bulunuyor. Bunlardan sağlık açısından en endişe verici olanları parçacıklı madde (PM2.5) ve ozondur. Kirleticiler uzun mesafeleri kat edip sınırları aşabildiği için tüm Avrupa nüfusu açık havaya tesir eden kömür kirliliğinden etkilenmektedir.
Bu kirleticilere uzun süreli maruz kalmanın akciğerler ve kalbi nasıl etkilediğini gösteren önemli bulgular mevcuttur. Bunlardan bazıları bronşit, anfizem ve akciğer kanseri gibi kronik solunum hastalıkları ve miyokardiyal enfarktüsü (kalp krizi), konjestif kalp yetmezliği ve kardiyak aritmileri gibi kardiyovasküler hastalıklardır. Akut etkiler göğüs sıkışması, öksürme ve şiddetli astım krizleri gibi solunumla ilgili semptomları da içerir. Hassasiyeti olan çocuklar, yaşlı insan ve hastalar bu tip etkilere daha açıktır. Son çalışmalar annenin hamilelik sırasında hava kirliliğine maruz kalması sonucu bebeğin normalden düşük kiloda doğması veya erken doğum gibi istenmeyen durumların olabileceğini göstermektedir.
Kömür santrallerinden çıkan duman içinde civa gibi ağır metaller, ve diyoksin ve polisiklik aromatik kimyasallar (PAH) gibi kalıcı organik kirleticiler de bulunmaktadır. Bunlar ya solunum yoluyla ya da dolaylı olarak besin ve su yoluyla alınır. Bu santrallerden gelen civa yoğun miktarda alındığında hem çocuğun bilişsel gelişimi olumsuz etkilenebilir, hem de fetüsün hayati organlarında geri dönüşü olmayan zararlar meydana gelebilir. Kömür santralleri Avrupa’da en önemli civa kaynaklarıdır ve Avrupa Birliği, yeni bir Birleşmiş Milletler antlaşması çerçevesinde bu salımları azaltmanın teknik yollarını belirlemektedir.
Bir nefeslik temiz hava: Ne yapılmalı
Sağlık açısından yeni kömür santralleri kurmak kronik hastalıklarla savaşma çabalarını baltalayacak, halk sağlığının maliyetini önemli biçimde artıracak ve zehirli gaz salımlarını sürdürecektir. Kömürün halk sağlığı üzerindeki maliyeti meselesi Avrupa’nın enerji kombinasyonunun geleceğine dair müzakerelerde yer almamaktadır. Oysaki bu maliyetlerin geleceğe dair tüm enerji yatırımı tartışmalarında dikkate alınması gerekir. Yurtiçi kömür kaynaklarını temiz enerji kaynağı olarak savunan görüşlerin tekrar gözden geçirilmesi gerekir.
İklim değişikliği ve hava kirliliğine bağlı sağlık riskleriyle mücadelenin aciliyeti düşünüldüğünde, enerji, üretiminde kömür kullanımının aşamalı olarak azaltılması ve ilk adım olarak yeni açılacak kömür santrallerinin engellenmesi sağlık anlamında bir zorunluluktur. Pek çok AB ülkesi hava kalitesi standartlarını tutturmaya çabalarken, bir yandan da hava kirliliğini artıracak yeni kömür santralleri açmayı planlıyor. Bunun yerine, yenilenebilir enerjiler ve enerji tasarrufuna yönelik yatırımlara öncelik verilmesi gerekiyor. Bu tip yatırımların hem uzun, hem de kısa vadede sağlık üzerinde olumlu etkileri olacaktır.
Tıp sektörü çalışanları ve halk sağlığı uzmanları kömür kullanımının aşamalı olarak azaltılmasını nasıl savunmalı?
Sağlık uzmanları hava kirliliği ve kömürün sağlık üzerindeki etkileriyle ilgili artan endişelerini dile getiriyor ve iklim değişikliğinin halk sağlığı üzerindeki muazzam etkilerinin altını çiziyor. Ekim 2011’de sağlık örgütleri, önde gelen tıbbi araştırma enstitüleri ve halk sağlığı kuruluşlarının içinde bulunduğu 500’den fazla sağlık sektörü ve güvenlik aktörleri, hükümetleri Karbon Tutma ve Depolama (CSS) teknolojisi kullanmayan yeni kömür santrallerinin yasaklaması ve önceden kurulmuş olanların faaliyetlerinin aşamalı olarak azaltılması için göreve çağırdı. Buna da sağlık üzerinde en zararlı etkiye sahip olan linyit santralleriyle başlanması gerektiği belirtildi.
Halk sağlığı uzmanları ve tıp sektörü çalışanları, kömür kullanımının aşamalı olarak azaltılmasının gerçekleştirilmesinde, özellikle ulusal ve yerel ölçekte, can alıcı bir rol oynayabilir. Bunlar hava kalitesi ve iklim değişikliği tartışmalarında kömürün rolünün altını çizmek için bu rapordaki verileri kullanabilirler.
Gelecekteki enerji kararlarının verilmesinde bu “ödenmemiş fatura”nın dikkate alınmasını sağlamada halk sağlığı uzmanlarının belirleyici bir rolü olacak.
Şimdi de birkaç veriye bakalım. Ülkelerin 2009 yılında kömür kullanımına bağlı sağlık giderlerine bakıldığında 27 ülkeden oluşan Avrupa Birliği’nin toplam gideri 42.811 milyon avro olarak görülüyor. Ülkeler bazında ise Polonya 8.219, Romanya 6.409, Almanya 6.385, Bulgaristan 4.629, Yunanistan 4.089, Birleşmiş Krallık 3.682, Çek Cumhuriyeti 2.842, Fransa 1.879, Slovakya 925, İtalya 857, İspanya 827, Estonya 445, Hollanda 386, Macaristan 268, Slovenya 228, İrlanda 201, Finlandiya 169, Belçika 134, Portekiz 90, Avusturya 74, Danimarka 63, İsveç 7 ve Letonya 3 milyon avroluk bütçeyi kömür kaynaklı sağlık harcamaları için harcıyor. AB dışı ülkeler arasında ise Türkiye 6.689, Sırbistan 4.987 ve Hırvatistan 243 milyon avroyu kömüre bağlı hastalıkların faturası olarak harcıyor. AB ülkeleriyle bu üç ülkenin toplam bütçesi ise 54.730 milyon avroyu buluyor.
Raporun tümüne; HEAL’dan ulaşabilirsiniz.