İstanbul'un 3. köprü ile yollarının taş ihtiyacını karşılayan ve iki madencinin öldüğü Cebeci havzasında tehlike giderek büyüyor. İşletmeciler havzayı yeniden yapılandırmıyor, devlet kontrol etmiyor.
İstanbul'un 3. havalimanı, 3. köprü, yollar ve kentsel dönüşüm kapsamında inşaat sektörünün agrega (taş çakıl karışımı) ihtiyacını karşılayan Cebeci havzası madenciler için adeta ölüm kuyusu.
29 Haziran'da Sultangazi ilçesindeki Cebeci havzasındaki Has Beton firmasına ait taşocağında meydana gelen heyelanda iki işçi hayatını kaybetti; bir işçi de yaralandı.
Derinlemesine kazıyorlar
15 işletmenin alan eksikliği nedeniyle sürekli derinlemesine kazdığı bu madenlerde işçilerinin can güvenliği yüksek risk altında.
Bu sorunlar nedeniyle İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, havza için Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün talebiyle (MİGEM) 2013'te "Cebeci Taş Ocakları Yeniden Yapılandırma Projesi” hazırladı. Ancak MİGEM'e teslim edilen bu proje hayata geçmedi ve denetlenmedi.
İyileştirme projesi hayata geçmedi
Projede yer alan maden mühendisi Melih Çelikol, "İşletmeler ticari olarak bir araya gelemediği için proje hayata geçmedi, devlet kurumları da denetlemedi. Bu haliyle ocaklarda çalışılması işçiler için çok tehlikeli" dedi.
İstanbul Avrupa yakasının ihtiyacı olan agreganın yüzde 25-30 gibi büyük bir kısmı Cebeci havzasından karşılanıyor.
Cebeci havzası, 1 kilometre (km) genişliğinde, 5 km uzunluğunda 5 kilometrekarelik bir alana sahip. 243 hektarlık alanda bulunan 12 kalker ve 3 kumtaşı ocağında yaklaşık 700 işçi ile üretim yapılıyor.
Çok riskli bir bölge
60-70 yıllık geçmişi olan Cebeci havzasında o dönem özel idare küçük alanlara ruhsat veriyordu. Her ne kadar 2005-2007 yılları arasında maden ruhsatına geçiş süreci yaşansa da yine de işletmeler çok dar alanlarda maden ruhsatı almaya devam etti.
Melih Çelikol, aynı alanda birçok işletmeci çalışınca işletmelerin yüzey genişliği olmadığı için sürekli derinlemesine kazmaya devam ettiğini anlatıyor.
"Sürekli derinlemesine kazılınca düzgün kademeli açık ocak işletmeciliğine uymamışlar. Burası zaman içinde yüksek aynalı üretim çukurlarına dönüşmüş. Cebeci bölgesinde jeolojik formasyon açısından çok boşluklu alanlar var.
"Yani heyelana ve göçmeye çok meğilli. Hem de işletmelerin yaptıkları dolguların stabilizasyonunda sıkıntılar var. Yani her an risk taşıyan bir alan. Bu şekilde çalıştığı sürece işçilerin can güvenliği büyük tehlike altında."
İşletmeler bir araya gelmedi
"İstanbul Üniversitesi projesinin ana amacı o bölgeyi fiziki olarak dört bölgeye ayırmaktı. Bunun için jeolojik, jeofizik, jeoteknik, jeokimyasal çalışmalar; laboratuvar deneyleri, arazi çalışmaları yapıldı. Aynı formasyonda olan işletmeleri bir araya getirdi.
"Ocakların nasıl kademeli çalışacağı, şev (basamak) stabilitesinin nasıl yapılması gerektiği anlatıldı. MİGEM'e teslim edildi. Ancak dört bölgedeki işletmelerin birleşip tek bir işletme olması gerekiyordu, onu başaramadılar. Proje durdu. Devlet kurumları da bunu denetlemedi.
İstanbul'un son rezerv alanı
"İstanbul ve yakın çevresinde rezerv anlamında başka agrega kaynağı yok. Korunması gereken bir bölge. Korunurken de en önemlisi işçilerin can güvenliği için madencilik tekniklerine uyulması şart."
kaynak: bianet.org