Hava sıcaklığı arttıkça havanın su buharı tutma imkanı da artar. Hamama girenin terlemesi de bu artan su buharı yüzündendir. İklim değişikliği atmosferi ısıttığı için denizlerin buharlaşmasını arttırarak atmosferdeki su buharı miktarının da artmasına neden olur.
Atmosferdeki artan su buharı doğal olarak yağış olarak yeryüzüne iner. Atmosferde ne kadar çok su buharı varsa ardından gelen yağış da o denli kuvvetli olur. Bu sebeple iklim değişikliğinin en kötü etkileri arasında uzun süren kuraklıkların ardından gelen kuvvetli yağışlar ve fırtınalar bulunmaktadır. Günümüzde yaşanan kuvvetli yağışların tümü yaşamakta olduğumuz iklim değişikliğinin bir sonucudur ve biz engel olmadığımız sürece bu felaketler artmaya devam edecektir.
Yağışların dışında atmosferin sıcaklığı arttıkça taşıdığı enerji miktarı da artacağı için bunun sebep olacağı fırtınalar da daha kuvvetlenecektir. Fırtınaların kuvvetlenmesi demek yağışların yanı sıra o fırtınadan oluşan rüzgar hasarının da artması demektir. Geçtiğimiz ay içerisinde ABD'nin orta kesimlerinde görülen iki büyük hortum 43 kişinin ölümüne yol açtı. Sene başından bu yana Bangladeş'te 31, Çin'de 24, ülkemizde de biri Mardin, ikisi de Mersin'de olmak üzere 3 kişi hortumlar sebebiyle hayatını kaybetti.
Ancak Hindistan'da Haziran ayı içerisinde yaşanan sel felaketi ve bunun getirdiği hasar sene boyunca gördüğümüz hortum zararlarını katbekat aştığı görülüyor. Haziran ayı başından bu yana Hindistan'ın kuzeyini etkileyen etkili muson yağmurları Uttarakhand ve Himachal Pradesh eyaletlerinde en az 1000 can kaybına yol açtı. Devam eden yağışlar ve sis nedeniyle bölgeye yardım ulaştırmakta zorlanıldığından kesin can kaybının belirlenmesi de kolay olmamaktadır. Bölge gerek Budist gerekse Sikh tapınakları ile ünlü olduğundan her mevsim turist akımına uğramaktadır. Yağışlar ve sel suları bölgeye ulaşan yolların çoğuna ciddi hasar verdiği için bölge halkı ve turistlerden oluşan yaklaşık 60000 kişiye yardım ulaştırmak hala mümkün değildir. Bu durumda sellerde ölü sayısının 5000'e ulaşabileceğinden korkulmaktadır.
Sorunu kafamızda daha iyi canlandırabilmemiz için şöyle açıklamak daha doğru olabilir: İstanbul'da tüm sene boyunca aldığımız yağış metrekareye 850 kilogramdır. Hindistan'ın Uttarakhand eyaletinde bu yağış miktarı Haziran-Eylül ayları arasındaki muson sezonunda neredeyse bir ayda düşmektedir. Şu anda sellere sebep olan yağış bu normalin dört katına yakındır, yani İstanbul'un tüm sene aldığı yağış miktarı neredeyse bir haftada yağdığı ve bu da aynı zamanda bölgedeki karların da hızla erimesine yol açtığı için oluşan sel felaketi inanılmaz boyuttadır.
25 Mart 2013'de Potsdam Almanya'daki İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü'nde çalışan bilim insanları Menon, Levermann ve Schwebe Geophysical Research Letters dergisine gönderdikleri makalede iklim değişikliğinin önemli bir sonucu olarak Hindistan'daki muson döneminde günden güne önemli değişikliklerin oluşabileceğini belirterek yetkilileri uyarmışlardı. Günden güne değişiklikten anlamamız gereken şey artık yağmurların her gün azar azar değil uzun aralardan sonra yoğun bir şekilde yağacağıdır. Eğer yağmur her gün ve azar azar yağacak olursa toprak nemli kalır. Bu hem tarım için avantajlı bir durumdur, hem de topraktaki suyun yavaş yavaş sızarak yeraltı sularını beslemesini sağlar. Ancak kuraklıkların ardından gelen yoğun yağışlar sele dönüşeceği için can ve mal kaybının yanında hem yeraltı sularını beslemez, hem de toprağın verimli olan üst tabakalarını da sürükleyip götürür.
Bilim insanları senelerdir bizleri uyarıyor. Dinlememizin zamanı gelmedi mi sizce??
Levent Kurnaz, T24, 26.Haziran 2013