AFSAD (Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği), Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, Eurosolar Türkiye, Greenpeace Akdeniz, KADOS (Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği), PAB Ankara (Perşembe Akşamı Bisikletçileri- Ankara), TEMA Vakfı, TÜVİK-DER (Tüketici ve İklim Derneği),
350 Ankara, ODTÜ Mezunlar Derneği Grönland’ın yüzey tabakasının %97’sinin 4 günde erimesi ile iklim değişikliğinin etkilerine dikkat çektiler. İklim felaketi, önlenemez noktaya gelmeden hemen harekete geçilmesi gerektiğini belirttiler.Sivil toplum kuruluşları yaptıkları ortak açıklamada, NASA'nın, Grönland’ın 8 Temmuz’da ve 12 Temmuz’da uzaydan çekilmiş fotoğraflarını yayınladığını hatırlattılar. Fotoğrafların, Grönland’ın yüzey tabakasındaki yüzde 40 oranındaki erimenin 4 günde yüzde 97 oranına yükseldiğini gösterdiğini belirten STK'lar şu görüşü savundular: "Bu erime 'öngörülemeyen' boyutlarda ve hızda gerçekleşti! NASA yetkilisi Son Nghiem 'O kadar şaşırtıcıydı ki sonucu ilk sorgulayan ben oldum; bu gerçek miydi yoksa veride bir hata mı vardı?' sözleriyle bulguların kendisinde yarattığı şoku özetliyor.
Bilim insanları, Grönland’ın yüzeyindeki tabakanın bugüne kadar en fazla yüzde 55’lik bir alanının eridiğini ve %97 oranında erimenin tarihte ilk defa meydana geldiğini söylüyorlar. Üstelik bu durum, yıllık 3 mm ortalamasında gerçekleşen deniz seviyesi yükselmesini ciddi şekilde hızlandırabilir.
Grönland’daki erimenin yanı sıra, ABD’de yaşanan kuraklık, orman yangınları, muson yağmurlarının sebep olduğu ölümler, Türkiye’de boğuştuğumuz aşırı sıcaklar ve hatta geçtiğimiz haftalarda Samsun’da ve Sinop’ta yaşanan seller; iklim değişikliğinin etkilerinin şimdi ve her yerde yaşanmakta olduğunu kanıtlıyor. İklim felaketini geri dönülemez noktaya gelmeden önce acilen durdurmak için şimdi harekete geçilmesi gerekiyor! Ancak, hükümetler harekete geçmek yerine iklim değişikliği konusunda yeterli önlemleri almayarak geri dönülemez süreçleri hazırlıyorlar. Bilim insanlarının iklim değişikliğinin ana nedeni olarak gösterdikleri fosil yakıtlara olan bağımlığımız bu kaçınılmaz sonu hızlandırıyor. Örneğin, iklim değişikliğine sebep olan karbondioksit salımlarının üçte biri kömür kullanımından kaynaklanırken; dünyada hala birincil elektrik ihtiyacının %43'ünü kömür karşılıyor ve her yıl yüzlerce yeni kömürlü termik santral planı endüstriye giriş yapıyor. Türkiye de şu an 23 kömür santralini inşaa ediyor, 1 kömür santrali için lisans verme aşamasında ve 27 kömür santrali de lisans başvurusunu almış durumda. Bu durumda, mevcut 51 kömürlü termik santral projesiyle Türkiye iklim değişikliğine çözüm değil, sebep olmaya devam ediyor."STÖ'ler "İklim değişikliğinin etkilerini yaşayan, şahit olan bizler, bilimin şimdiye kadar anlattığı insan kaynaklı iklim değişikliğinin geldiği tehlikeli noktanın farkındayız." derken iklim değişikliği ile mücadele konusunda politikacıların acilen harekete geçmesi gerektiğini belirttiler.
Açıklamada, iklim değişikliğine çözüm olacağı öne sürülen “temiz” enerji nükleerin aslında kirli bir teknoloji olduğu, yenilenebilir enerji adı altında yapılan HES’lerin dereleri kurutacağı ve iklim değişikliğine uyum sağlanmasını zorlaştıracağı savunuldu.
STÖ'ler "Üçüncü Köprü, kömür santralleri, duble yollar gibi çevreyi yok eden ve iklim değişikliği konusunda bizi geri dönülemez noktaya sürükleyen politikalar yerine; enerji verimliliğinin yaygınlaştırılmasının, doğaya saygılı planlanmış güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji yatırımlarının daha etkin ve verimli kullanılmasıyla iklim değişikliğine uyum politikalarının hızla hayatı geçirilmesinin, Türkiye hükümetinin mutlak sera gazı azaltım hedefini belirlemesinin yaşamsal bir zorunluluk olduğunu hatırlatmak istiyoruz" dediler.
Kaynak: Milliyet, 27 Temmuz 2012