Geçtiğimiz günlerde gazetenin birinde 100 kilometrede 2 litre benzin tüketen arabaların 2016'da piyasaya çıkacağını yazıyordu. Daha çevreci olduğu söylenen bu arabalar şimdilerde pazarlanmaya çalışılan hibrid arabaların bir başka versiyonu. İyi ama daha az yakıt tüketen arabalar ile iklim değişikliğini yavaşlatabilir miyiz?
Uluslararası Enerji Kurumu halen 800 milyon civarında olan trafikteki araç sayısının 2050 yılına kadar 3 kat artacağını tahmin ediyor. Eğer araçların yakıt sarfiyatı 3 kere azaltılabilirse hala aynı miktarda parçacık salınmaya devam edilecek anlamına geliyor.
Oysa ısınmayı iklim değişikliği için tehlikeli eşik sayılan 2C'ın altında tutabilmek için Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporuna göre 2050'ye kadar karbon salımlarını %85 azaltmak gerekiyor. Halen enerjiyle bağlantılı karbon salımlarının %27'sinin sorumlusu olan ve mevcut eğilimlere göre 2050'ye kadar 2,5 kat daha fazla karbon salımına sebep olacağı tahmin edilen, ulaşım sektöründe yapılması gereken iş daha az yakıt harcayan özel arabalar üretmek yerine karbon salımını düşürecek politikalar belirlemektir.
Özel otomobil yerine toplu ulaşımın, bisikletli ve yaya ulaşımının entegre edilebildiği sistemlerin planlamasına hız verilmelidir. Şehir içinde öncelikle raylı sistem olmak üzere, metrobüs veya özel ayrılmış otobüs yolları kullanımı arttırılmalı, insanların gündelik aktivitelerinde toplu ulaşımı kullanmaları teşvik edilmelidir. Eğer daha ucuz, konfor sorunu olmayan, güvenli, 24 saat erişilebilir, hızlı bir toplu ulaşım ağı kurulabilirse ulaşım kaynaklı karbon salımında anlamlı bir azalmanın olmasını sağlayabiliriz.
Toplu ulaşımın geliştirilmesinin, bisikletli ve yaya ulaşıma uygun planlamaların yapılmasının sadece iklim değişikliği konusunda değil, hava kirliliğinin ve trafik kazalarının azaltılması konularında da önemli sonuçları olacaktır.
Dünyada yılda 1,3 milyon insan hava kirliliğine bağlı hastalıklar sebebi ile ölüyor. Hava kirliliğine sebep olan parçacıkların %80 sorumlusu ulaşım sektörü. ABD'de 1999 yılında motorlu taşıt kullanımından kaynaklanan hava kirliliğinin sosyal maliyetinin 350 milyar dolara yaklaştığı tahmin ediliyordu. Bu rakamın büyük bölümünü erken ölümler ve hastalıklar oluşturuyor. Ayrıca ulaşımdan kaynaklanan gürültü kirliliği de uyku bozukluklarına, yüksek tansiyona ve kalp krizlerine yol açabilmektedir. Bir araştırmaya göre Avrupa Birliğinde gürültünün ekonomik maliyetinin GSYH'nin binde 5'ine kadar çıkabildiği hesaplanmıştır.
İronik bir şekilde ortalama gelir arttıkça artan otomobil sayısına paralel olarak trafik sıkışıklığı da büyük bir sıkıntı haline geliyor. Mesafeler ve trafikte geçen süre her geçen gün daha da artıyor. Daha çok sayıda işi ve fırsatı yoksullardan uzaklaştırıyor. 1970'lerden bu yana ortalama bir yolculuğun mesafesinin yüzde 42 arttığı İngiltere'de en yoksul kesimdekilerin neredeyse yarısı iş bulamamalarının sebebini ulaşım sıkıntısı olarak açıklıyor. İngiltere'de yolda kaybedilen zamanın tahmini maliyeti GSYH'nin yüzde1,2'sine, Peru'daysa yüzde10'una denk geldiği tahmin ediliyor. İyi planlanmamış şehir içi ulaşımda saatlerce vakit kaybeden insanlarda strese bağlı hastalıklar, psikolojik sorunlar artarken, iş verimi düşüyor.
Ayrıca yılda 1,2 milyon insan trafik kazalarında ölüyor, 50 milyon insan yaralanıyor. Ölenlerin yaklaşık yarısı araç sürücülerinin öldürdüğü yaya ve bisiklet sürücüleri. Yine yoksul ve duyarlı kesim faturayı ödemek zorunda kalıyor. Trafik kazalarının küresel maliyeti yılda 500 milyar doları aşıyor. Kolombiya'nın başkenti Bogota'da yapılan bir düzenleme ile metrobüs sistemi ve bisiklet yollarının uygulanmaya başlanması ile 1996-2005 yılları arasında trafik kazalarından ölümler yüzde 50 azaldı.
Kent ve ulaşım politikalarının iklim değişikliğine uygun olarak değiştirilmesi dünyanın geleceği için zorunlu bir adım. Maliyetleri insan hayatı ile kıyaslayanlar için de azalacak toplumsal maliyetlerin yatırımları fazlasıyla karşılayabileceğini söyleyebiliriz.
Not: Dünyanın Durumu 2012 isimli İş Bankası yayınından yararlanılmıştır.
Ersin Damarsardı