Bilim insanları, son otuz yıldan daha fazla, ciddiyetle iklim değişikliğini konuşmaya başladı- yükselen denizler, değişen hava modelleri, yağışlı yerlerde daha fazla yağmur ve kurak yerlerde daha fazla kuraklık ve daha fazlası. Fakat onların uzmanlık alanlarının dışına taşan, dikkat çekmeleri daha uzun zaman almış riskler var – özellikle insan sağlığı alanında.
Oysa bu durum, tıp uzmanları iklim değişikliğinin her türlü kamu sağlığı sorununa yol açabildiğini anlamaya başladıklarında, değişmeye başlamıştı. Sıcak hava akımları şiddetlendiği ve yaygınlaştığı için ölüm oranları artmış; alerjilerin rastlanma sıklığı yükselmiş, bulaşıcı hastalıklar yeni bölgelere doğru yaygınlaşmıştı. Bu artan farkındalığın en büyük kanıtı, Kanadalı Tıpçılar Birliği Bülteni’nde yayınlanan, gerçekleri ortaya döküp, iklim değişikliğine karşı doktorları daha ses getiren eylemler yapmaya çağıran bir başyazı oldu.
“İklim Değişikliğinin Ön Saflarında Doktorların Rolleri” isimli başyazı, türünün ilki değil. Amerikalı Tıpçılar Birliği kendi versiyonunu 2011’de basmış ve 2009’da da Britanyalı Tıpçılar Bülteni iklim değişikliğini “21. Yüzyıl’ın en büyük küresel sağlık tehdidi” olarak tanımlamıştı.
Tıpkı onlardan önceki sigara karşıtları gibi, her nasıl olursa olsun, küresel ısınma konusuna duyarlı tıp uzmanları, sürekli tekrarlamayı umursamıyor. Bültenin yardımcı editörü ve başyazının yazarı Barbara Sibbold için tek sorun yayının zamanıydı. “Bir süredir, bu sorun hakkında yazmak istiyordum” diyor girişte ve “fakat bunu bir tür olaya bağlamamız gerektiğini hissettim. Yoksa bu annelik yapmak için toplumun önüne çıkmaya benzeyecekti.” diye devam ediyor.
Olay haline gelen, Birleşmiş Milletler’in Aralık’ta, Katar’da düzenlediği İklim Değişikliği Konferansı(COP-18) oldu. Konferans, genel olarak iklim değişikliğine duyarlı insanları hayal kırıklığına uğrattı. Fakat ismi “Doha İklim, Sağlık ve Refah Bildirgesi” olan ve kamuoyunu “sağlığın küresel ısınma ile mücadele için sebeplerden biri olduğunu” kabul etmeye çağıran bir metinle son buldu.
Bunun yanında, sadece birkaç hafta önce, Dünya Sağlık Örgütü(WHO) ve Dünya Meteoroloji Örgütü(WMO) kendilerinin son derece etkili “Sağlık ve İklim Atlası”nı yayınlamışlar, iklim değişikliği ile sağlık sorunları arasındaki ilişkiyi sergilemişlerdi. “İklim ve sağlık bağlantısı için bir kanıt temeli oluşturulmasında, bu gerçekten de çok önemli bir adımdı.” diyor Sibbold.
Konferans ve atlasın basılması, hep birlikte, nihayetinde Sibbold’u, bir başyazı yazmak için uygun zamanın geldiğine ikna etmiş. Başyazı kısmen, sağlık uzmanlarının iklim ve sağlık hakkında çoktan vardıkları sonuçları sergiliyor. “1970’ten beri yılda tahminen 140 bin ölüm makul bir şekilde iklim değişikliğine bağlanabilir”, örneğin ya da “2030 yılına kadar dünya yıllık 2 ila 4 milyar dolar kadar parayı, iklime bağlı sağlık giderlerine harcayacak”, gibi. Başyazı aynı zamanda, doktorların, büyüyen sağlık krizlerine yeterince cevap vermeye hazır olmadıklarına dikkat çekiyor.
Fakat bir parça da doktorlara, somut eylemler için çağrı yapıyor – Doha Bildirgesini bireysel imzacılar olarak imzalamaya, tıp fakültelerine ve uzman topluluklarına bildirgeyi imzalatmak üzere baskı yapmaya ve çalıştıkları hastane ve kliniklerin sera gazı yayılımını düşürmek için çabalamaya davet ediyor.
Hiç kimse, doktorlardan hızlıca iklim savaşçıları olmalarını beklemiyor, elbette. Başyazı çoğunlukla bir farkındalık oluşturma çalışması. Fakat doktorların bilinçlenmesi nihayetinde artacak gibi görünüyor, Sibbold tartışmasında, “Doktorlar iklim değişikliğinin korkunç etkilerine karşı ön saflarda müdahaleci olacaktır, yetersiz beslenmeden, taşıyıcılar yoluyla bulaşan hastalıklara, solunum hastalıklarına ve travmatik hava olaylarının sonuçlarına karşı.” diye yazdığında.
Doktorlar nihayetinde farketmeye başladıklarında, çok daha fazlası, olabileceklerin en kötülerinin meydana gelmesini engellemeyi denemek için harekete geçmeye istekli olacaklardır.
Oğuz Karayemiş
Kaynak: climatecentral.org