Dünyada iklim değişikliği alanında politik kararlar almak için oluşturulmuş en önemli kurum, şu anda Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası (UNFCCC). Güney Sudan hariç tüm ülkeler de bu kurumun üyesi.
Bu kurum, her yılın sonunda iklim değişikliği gündemli toplantılar yapıyor ve bu toplantılar, Taraflar Konferansı (COP-Conference of Parties) olarak isimlendiriliyor. Taraflar Konferansı, 1992 yılından bugüne kadar on dokuz kez toplandı. Son toplantısı 11-22 Kasım tarihleri arasında Varşova'da yapıldı. Zirveyi takip edenlerin aktarımına göre bu yıl müzakereler çok çetin geçmiş. Hatta resmi olarak açıklanan bitiş tarihine (22 Kasım) kadar görüşülen konularda bir uzlaşma gerçekleştirilemediğinden zirve bir gün geç bitti.
19'uncu Taraflar Konferansı'ndan beklenen 2015'te Paris'te imzalanacak ve 2020 yılında yürürlüğe girecek olan yeni iklim protokolünün temellerini oluşturmaktı. Ama uzun ve yorucu geçtiği söylenen toplantılar sırasında özellikle küresel ısınmadan tarihsel olarak sorumlu olan gelişmiş ülkelerin yaptıkları açıklamalar var olan gerçeği bir kez daha acımasızca gözler önüne serdi: Zirve sırasında yapılan pazarlıklar ne milyonlarca insanın ne de diğer canlıların yaşamları ile ilgiliydi. Pazarlıklar her bir ulus devletin kendi ekonomik çıkarlarını korunması üzerine yapılıyordu ve bunun gereği olarak gelişmiş ülkeler birbiri ardına karbon salımlarını düşürme hedeflerindeki düşüşleri açıkladılar.
Zirve boyunca "günün fosili"* ödülüne defalarca layık görülen, dünyanın bir numaralı kömür ihracatçısı Avustralya -daha önceleri karbon salımlarını yüzde 15-25 azaltma hedefi vardı- bu hedefi yüzde 5'e düşürdü. Avustralya hükümetinin bu hedef değişikliğini açıklarken, ülkelerinde her geçen yıl; sayısı ve etkisi artan büyük yangınlardan, sellerden ve kuraklıktan etkilenen vatandaşlarının değil de kömür şirketlerinin çıkarlarını dikkate aldığı çok açık. Yıllık kömür üretimi 420 milyon ton olan ve bunun yüzde 70'ini ihraç eden Avustralya 2016'ya kadar kömür üretimini yüzde on iki arttırmayı ve buradan gelecek paralarla kalkınmayı hedefliyor olsa gerek. Oysa Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) raporunu göre 2050'ye kadar Avustralya'da sıcaklıklar yaklaşık 3 derece artacak; sel, kuraklık, fırtınalar, tropik siklonlar, mercan yataklarının yok olması... Yüzyılın sonuna varmadan küresel ısınma Avustralya'yı tamamen çöle döndürüp yaşanmaz hale getirebileceği de söyleniyor. Avustralya, zirvede hem kömür şirketlerinin çıkarlarını savundu hem de iklim felaketleri nedeniyle oluşan kayıp ve zararların karşılanması için oluşturulması talep edilen fonlara para vermediği gibi fonların oluşmasını da engellemeye çalıştı. Avustralya hükümetinin fonlar için yaptığı yorum aslında bir başka korkularını da açığa çıkarıyordu; "fonlar çevrecilik maskesi altında sosyalizm"dir.
Bu korkularının yersiz olmadığı konusuna geçmeden önce zirvede olup bitenlerden bir miktar daha bahsedecek olursak, 19'uncu Taraflar Konferansı'na fosil yakıt şirketlerinin zirvesi de diyebiliriz. Polonya halkının yüzde 80'i iklim değişikliği konusunda acilen hareket geçilmesi gerektiğini savunurken, Polonya hükümeti tam da iklim zirvesi sırasında "İklim ve kömür zirvesi" yaptı. Oysa Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli 'nin (IPCC) 27 Eylül tarihli beşinci raporu1 bir kez daha ve güçlü bir biçimde gezegenin sıcaklığının artmasının sorumluları olarak fosil yakıt (Kömür, petrol, doğalgaz) kullanımını gösteriyordu. Elektrik üretiminin yüzde 92'si ve ısınma ihtiyacının yüzde 89'unu kömürden karşılayan Polonya hükümeti, "temiz kömür" yalanıyla iklim değişikliğine karşı mücadele ettiğini anlattığı sırada ise, enerji ve iklim alanında uzman 27 bilim insanı "temiz, verimli, düşük karbonlu" kömürün olamayacağını bilimsel verilerle destekledikleri bir bildiri2 yayınladılar. İklim zirvesinin sponsorları da iklim değişikliğinden birinci derecede sorumlu olan sektörlerdi. 1751-2010 yılları arasında toplam karbondioksit ve metan salımının yüzde 63'ünden yedisi çimento, geri kalanlarının petrol, kömür ve doğalgaz üreten 90 şirket sorumluyken zirvenin sponsorluğunu yapmaları ise tam bir ikiyüzlülüktü. Bu zirvede "Filipinlerde on bin kişi öldü" yazan dövizleri taşıyan aktivistler zirveden atıldılar ve bundan sonraki 5 yılda zirveye katılmaları men edildi. Zirvede parayı verenler kuralları da belirlemişti ve bu kurallar içinde iklim felaketinden etkilenenlerin görünür olması istenmiyordu. Sivil toplum örgütleri de dünya yurttaşlarının değil, büyük şirketlerin çıkarlarının ön planda tutulduğu bu zirveyi "Yeter artık, kirletenler konuşuyor, biz çıkıp gidiyoruz" diyerek toplu hâlde terk ettiler.
Şuanda insanlığın sosyal ve ekonomik örgütlenme biçimi, neoliberal politikalar ve fosil yakıt şirketleri; gezegendeki tüm canlı yaşamını tehdit eden sorunun yaratılmasında birinci derecede sorumlu olanlar, bir zirvede daha etkili oldular. Küresel kapitalizmin sermaye birikimi ve rekabete dayanan yapısı, devletlerin insanlık ve gezegen adına birleşmesine değil, her bir devletin kendi egemen sınıfının çıkarları doğrultusunda davranması nedeniyle bu zirveden de bizler adına olumlu bir sonuç çıkmadı.
Oysa Taraflar Konferansı'ndan iki gün önce on bine yakın insanın öldüğü, yarım milyondan fazla insanın evsiz kaldığı, en az iki milyon insanın acil yardım beklediği, beş milyonu çocuk on milyondan fazla insanın açlık ve susuzluklar baş başa kaldığı, enkaz ve cesetlerle dolu bir felaket Filipinlerde yaşanmıştı. Felaketin nedeni iklim değişikliğiydi. Filipinler adına zirvede konuşma yapan Yeb Sano " Bu deliliği Varşova'da durdurabiliriz. 19. Taraflar Konferansı'ndayız ama saymayı bırakmalıyız, çünkü benim ülkem iklim değişimini çözmek için 30. ya da 40. Taraflar Konferansına ihtiyacımız olacağını kabul etmiyor." diyordu. Filipinleri yerle bir eden tayfunun sorumluları olan gelişmiş ülkelerin tarihsel sorumluluklarını yerine getirmelerini, yaşanan kayıp ve zararlar için devlet garantisinde fonlar oluşturulmasını ve karbon salımlarının radikal bir biçimde düşürülmesini talep ediyordu.
Evet, iklim değişikliğini durdurmak için radikal bir biçimde karbon salımlarını durdurmak, yenilenebilir enerji kaynaklarına hızla geçmek, iklim felaketlerinin yarattığı kayıp ve zararların karşılanması ve iklim değişikliğine adaptasyon için de fonların oluşturulması gerekiyor. Bunu ise kapitalist sistem içinde yapmamız imkânsız. O zaman biz de "artık yeter! Bu deliliği durdurma vakti geldi" diyelim. İnsanları ve doğayı temel almadan iklim zirvelerinde yapılan karbon pazarlıklarını, bizim adımıza karar almalarını ve iklimi değiştiren sistemlerini reddedelim. Kapitalizm doğayı, insanları öldürüyor, o bizi öldürmeden biz onu tarihin çöplüğüne gönderelim.
Nuran Yüce (Küresel Eylem Grubu aktivisti)
* Günün fosili ödülü, iklim müzakerelerini en çok tıkayan ya da iklim değişikliğini durdurmak için hiçbir şey yapmayan ve yapanları da engelleyen ülkeleri teşhir etmek için 2007′den bu yana 850′den fazla sivil toplum örgütünün üyesi olduğu İklim Eylem Ağı ve dünya gençlik örgütleri tarafından verilen çok prestijli (!) bir ödül.
1) IPCC'nin 5.raporunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz:
http://www.ipcc.ch/report/ar5/wg1/#.UpyIEuIhGUQ
2) Ümit Şahin'in çevirisi ile bildirinin özetine buradan ulaşabilirsiniz:
http://www.kureseleylem.org/index.php/makaleler/iklim-degisikligi/801-temiz-verimli-duesuek-karbonlu-koemuer-diye-bir-teknoloji-yok#.UpyJsOIhGUQ
www.marksist.org