Rusya Devlet Başkanı Putin bugün Türkiye'ye geliyor. Buluşmanın amacı, Türkiye ile Rusya arasında Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin 5. toplantısını gerçekleştirmek.
Toplantının iki ana konusu ise ekonomi ve enerji alanında işbirliği. Ne "tesadüftür" ki, Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu, Putin'in gelmesine birkaç saat kala, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylandı. Akkuyu sahasının Rus kamu şirketi Atomstroyexport'a teslim edilmesi ve iki ülke arasındaki ticaret hacminin 35 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarılması hedefi bunların zaten tesadüf olmadığını bizlere gösteriyor.
Çernobil felaketinin sonuçları ve yıllar sonrasına uzanan etkileri aklımızdan çıkmazken, halen kazalar meydana gelen ve 2011'de dünyanın en büyük ikinci nükleer kazasını yaşatan Fukushima Nükleer Santrali, patlamaya hazır bir bomba olarak yanı başımızda duran Metzamor Nükleer Santrali canlı hayatını tehdit etmeye devam ederken işletme ömrü 60 yıl olacak bir nükleer santral projesi, "çılgınlıkların" en korku verici olanıdır.
Nükleer santrallerin canlı hayatı için tehlikeli olduğunu çok geç de olsa fark eden bazı Asya ve Avrupa ülkeleri bu santralleri kapatma kararı alırken Türkiye hükümeti ise önce Mersin'e, sonra da Sinop'a nükleer santral kurmak için kolları sıvamış durumda.
Enerji üretiminde fosil yakıtlar kullanarak gezegenin ömrünü kısaltan ülkeler arasında zirveye oynayan Türkiye, nükleer santraller ile yığınsal ölümlere sebep olabilecek bir projeye imza atmakta.
Türkiye'de ve dünyanın herhangi bir yerinde nükleer santral istemiyoruz!