Kaynak: Radikal, 22 Mayıs 2011
Akkuyu'daki olası bir nükleer kazanın risk analizine göre, kazadan sadece 15 gün sonra Doğu Avrupa ve Afrika bile etkilenecek. Viyana Üniversitesi Mersin Akkuya’ya kurulması planlanan nükleer santralın olası bir kaza durumunda hangi bölgeleri etkileyeceğine dair bir analiz hazırladı.
Yüksek performanslı bilgisayarlarda hazırlanan analize göre, riskli bir kaza olması durumunda, kaza anında ilk olarak Mersin ve çevre iller etkilenecek. Kazadan bir hafta sonra tüm Türkiye, 15 gün sonraysa Türkiye’nin tüm komşuları, Doğu Avrupa, Kafkaslar, hatta Afrika’ya kadar olan geniş bir bölge, radyoaktif maddelerin etkisi altında kalacak. Milyonlarca insan etkilenecek.
Avusturya İklim ve Enerji Fonu ve ‘Yeni Enerji 2010’ programı tarafından desteklenen ve ‘Flexrisk’ adı verilen proje için dünyadaki 234 nükleer santral analiz edildi. 3 araştırma reaktörü ile 21 nükleer yakıt işleme tesisinin de (zenginleştirme tesisleri, nükleer yakıt üretim tesisleri, yeniden işleme santralları) incelendiği proje kapsamında Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer santral için hazırlanan haritalar nükleer konusundaki riskleri gözler önüne serdi.
Çalışma, Japonya depremi sonrası Fukuşima Nükleer Santralı’nda meydana gelen kazanın ardından başladı ve 6 haftada tamamlandı. Viyana Üniversitesi tarafından hazırlanan proje, aynı zamanda Viyana Bilimsel Grubu olan Avusturya Ekoloji Enstitüsü, Viyana Teknik Üniversitesi ve Viyana Ziraat Üniversitesi tarafından da desteklendi.
Akdeniz, Kafkasya ve Avrupa bölgelerini kapsayan analizler, santralda meydana gelebilecek kazada radyoaktif bulutların farklı hava koşullarında nasıl bir yayılım göstereceğini ortaya koyuyor. İnsan faktörleri ya da deprem gibi doğal felaketlerle meydana gelebilecek, santraldaki çekirdeğin erimesi gibi yüksek riskli bir kaza senaryosuna göre hazırlanan çalışma, nükleer tesislerin halka açık verilerinden ve Avrupa Orta Mesafeli Hava Tahminler Merkezi’nin verilerinden yola çıkılarak hazırlandı. Radyoaktif etkinin çevreye yayılımı açısından büyük önem taşıyan hava olayları içinse, sıradışı olayların yaşanmadığı ve uzun yıllar ölçümlerinin ortalaması değerlere sahip olan 1995 yılı baz alındı. En büyük tehdit tarıma Greenpeace tarafından da desteklenen analiz sonuçlarını, Kadir Has Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Nükleer Fizikçi Yrd. Doç. Dr. Cem Özen Radikal için yorumladı.
Özen’in verdiği bilgilere göre, bir kaza anında nükleer santraldan onlarca radyoaktif madde yayılıyor. Ancak Viyana Üniversitesi’nin hazırladığı analiz, bunlar arasında insana en çok zarar veren maddeler olan ’sezyum- 137’ ve ‘iyodin-131’e göre hazırlandı. Sayfanın üst bölümünde yer alan haritalar ise olası bir kaza sonrasında yalnız iyodin-131, yani iyot için hazırlanmış etki ve yayılma alanlarını gösteriyor. İyotun vücutla temas ettiğinde tiroide yapıştığını anlatan Özen, çok fazla iyota maruz kalındığında bunun büyük zararları olacağını belirterek şunları söyledi: “Nükleer santral patladığında önce iyot hapı dağıtılır. Eğer iyot açığı varsa vücut bunu alıyor. İyotun ömrü kısa. 8 gün sonra etkisi yarıya iniyor, sonraki 8 günde tekrar yarıya iniyor. Kısa ömrü var ancak bozulma yaparken zarar veriyor. En önemli tehlike ise tarım topraklarına ve hayvanlara geçmesi. O zaman besin zincirine karışıyor. Uzun vadede de tiroid kanseri yapıyor.”
Nükleer fizikçi Özen’in, Viyana’da yapılan araştırma ve Türkiye’nin nükleer santral politikası konusunda izlediği yol için ise değerlendirmeleri şöyle: Senaryo dikkate alınmalı “Bu tarz araştırmalar senaryolara göre yapılıyor. Kazada hangi maddelerin ne kadar çıkacağı hesaplanıyor. Matematiksel bir modelleme var. Atmosferin davranışları, baz alınıyor. 1995 yılının atmosferik olayları norm kabul edilmiş. Tipik bir yıl olduğu için seçilmiş. Ülkelere zararları anlatılıyor. Ne kadar risk alındığı söyleniyor. Santral yapılmadan önce bağımsız kuruluşlara risk analizleri hazırlatılmalı. Kaza senaryolarının değerlendirilmesi gerekiyor. Jeostratejik etkiler, deprem riskleri var. Tüm bunların değerlendirmesi gerekiyor. İğneada’ya da nükleer santral yapılması planlanıyor. İstanbul’a çok yakın. Planlamalar hangi kriterlere göre yapıldı? Bu konularda yeterli şeffaflık yok.”