3. köprü, Ilısu Barajı gibi dev projeleri, 'Çevresel Etki Değerlendirme' (ÇED) süreci dışında tutan yönetmelik maddesi Danıştay'da iptal edildi.
Ekoloji örgütleri ile bürokrasi arasında yıllardır süren ÇED muafiyeti mücadelesi Danıştay 14. Dairesi’nin kararıyla son buldu. 14. Daire, genelge ve yönetmeliklerle ÇED sürecine girmeden inşa edilmesi mümkün kılınan Üçüncü Boğaz Köprüsü , Ilısu Barajı, nükleer santraller gibi önemli projeler için ÇED sürecinin gerekli olduğuna karar verdi.
Hükümet 2008’de bir ÇED Yönetmeliği’nde değişikliğe gitti ve geçici üçüncü madde ile 1993 tarihli Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce yatırım kararı alınmış projelere ÇED muafiyeti getirildi. Çevrecilerin açtığı davada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Çevre ve Orman Bakanlığı bunun üzerine Nisan 2011’de Resmi Gazete’de yeni bir yönetmelik değişikliği yayımladı ve yürütmesi durdurulan geçici üçüncü maddenin hükümleri değiştirildi. Buna göre bazı ÇED Yönetmeliği’nin Ek 1 listesinde yer alanlar için 17/07/2015 ve Ek 2 listelerinde yer alan projeler için de 17/7/2013 tarihine kadar yatırıma başlandığı takdirde ÇED muafiyeti getirildi. Ekoloji Kolektifi Derneği ise bu değişiklik üzerine yeniden Danıştay’a gitti.
Söz konusu listelerden Ek 1’de rafineriler, termik güç santralleri, radyasyonlu nükleer yakıtlar, asbest içeren ürünleri işleme veya dönüştürme projeleri, yollar, geçişler ve havaalanları, suyolları, limanlar ve tersaneler ile tehlikeli ve özel işleme tabi atıklarla ilgili tesisleri ile madencilik projelerini kapsıyordu. Ek 2 listesi ise Ek 1’in devamı ve genişletilmiş hali olarak yürürlükteydi.
Danıştay 14. Dairesi verdiği nihai kararda söz konusu geçici maddenin birinci fıkrasının b bendini iptal etti. Buna göre uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projeler hakkında ÇED alınması zorunlu hale geldi. Danıştay, “Üretime ve/veya işletmeye başladığı belgelenen projeler” konusunda ise ÇED’in artık gerekli olmadığına karar verdi.
ÇED demokratik katılımdır
Danıştay 14. Dairesi kararında daha önce pek çok kez tartışılan konulara da açıklık getirildi. Danıştay, ÇED süreçlerinin demokratik katılımın öne çıktığı ortamlar olduğunu vurguladı. 14. Daire ayrıca , 1984 Tokyo Konferansı’na da atıfta bulunarak “iktisadi büyümede sadece iktisadi gelişme göstergeleri değil, aynı zamanda tabii kaynakların korunması, hastalıklarla mücadele edilmesi, kültür miraslarının korunması gibi konularla da ilgilenilmelidir” dedi.
Kararın sonuç bölümünde ise “Çevre Kanunu üzerinden otuz yıl, ilk yönetmeliğin de 20 yıl civarı bir zaman geçmiş olması ve aradan geçen süre içinde yatırıma başlanmamış projelere yeniden ve tekrar ÇED sürecinden belli süreyle muafiyet sağlayan düzenlemenin çevrenin korunması ilkesi açısından hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır” denildi ve söz konusu yönetmelik değişikliğinin iptaline karar verildi.
Ekoloji Kolektifi Derneği’nin avukatlarından Fevzi Özlüer de kararın özellikle ÇED süreçleri açısından çok önemli olduğun vurgulayarak şöyle konuştu: “Yasalar konuşulurken içtihat yaratılacak bir yorum yapıldı. ÇED süreçlerinde insanların kendi gelecek ve kaderleriyle ilgili fikirleri sorulmadan kararlar alınıyor. Büyük sıkıntılar yaşanıyor. ÇED’in demokratik katılım sürecine ait olarak yorumlanmasıyla ÇED’in ne olduğuna dair esasa ilişkin karar alınmış oldu” Özlüer ayrıca “Böylece iktisadi gelişmenin sadece ekonomik büyüme olarak değerlendirilemeyeceği; gelişme kavramının çevresel varlık ve kültürel mirasın korunması olarak da yorumlanması gerektiği ortaya çıktı” dedi.
Kaynak: Radikal, 28 Mart 2013