Son birkaç gündür Marmara Bölgesini etkileyen yağış 31 can aldı.
Yıkılan evler, ağaçlar, sularda kilometrelerce sürüklenen arabalar, evlerinde çaresizce kurtarılmayı bekleyen insanlar. Sel sularına kapılıp yaşamını yitiren insanlar. Son açıklamalar göre 31 kişi öldü, hala kayıplar var. Milyarlarca lira maddi kayıp.. Bir günlük bile diyemeyeceğimiz “doğal afet”in bilânçosu.
Peki bu felaketin sorumlusu kim? Dere yataklarını rant uğruna imara açan kim? Tabuta benzeyen servis aracında feci bir şekilde can veren yedi kadın işçinin ölümünden kim sorumlu? Dere yataklarına park alanı yapma iznini kim verdi? Şiddetli bir yağmur yağacağı bilinmesine rağmen yetkililer halkı neden uyarmadı ya da önlem almadı? Asker, polis neden kurtarma seferberliği ilan etmedi?
Yaşadığımız, sıradan bir doğal felaket değil.
Bile bile felaket olmaz!
Felaket, tedbir alınmadığı için yaşandı. Canlılar ve insanlar tedbir almadığı için öldü ve yok oldu. Yıkımın şiddetinin nedeni, yağmurun şiddeti değil, yetkililerin, hükümetin akıl almaz vurdum duymazlığı.
Dünyadaki pek çok hükümet gibi Türkiye’de AKP hükümeti de küresel iklim değişikliği konusunda adım atmış değil. Hükümetin küresel ısınmanın yaratacağı olumsuz etkilere yönelik hiç bir politikası yok. Küresel ısınmanın durdurulmasına yönelik ciddi hiç bir girişimi yok. Hiçbir şekilde küresel ısınmanın durdurulması için gerekli olan yenilenebilir enerji kaynaklarına hızla yönelmek, fosil yakıtlardan vazgeçmek, enerji verimliliği ve tasarrufu gibi bir politikaları yok.
Doğa olaylarının şiddetini artıran da bu şiddet karşısında yoksulları, canlıları çaresiz bırakan da kar güdüsüyle çalışan şirketlerin yaşamı umursamayan tutumları, şirketlerin sözcüsü gibi çalışan hükümetlerin vurdumduymazlıkları, fosil yakıtlara düşkünlükleri, insani ve çevresel ihtiyaçları hiçe sayan sadece tüketimi teşvik üzerine kurulu ideolojileri, bilim insanlarının ve iklim değişimine karşı çıkanların yıllardır yaptıkları uyarıları ciddiye almamalarıdır.
Bu devletin, insanlara ve canlılara hizmet için değil, düşman yaratıp düşman ayıklamak için örgütlendiğini bir kez daha kanıtladı yaşadığımız acı olay. Ne polis ne de askeri yetkililer kurtarma çalışmalarına erkenden başladılar. Ne de geniş kapsamlı bir kurtarma planına sahipler.
İstanbul Valisi 1 Mayıs’larda işçilere meydanları yasaklamak için hassasiyet ve planlama göstereceğine İstanbul halkının güvenliği için planlamalar yapmalıydı. Göstericilere gaz bombası atmak için yatırım yapacağına, felakete karşı tedbirler için önlemler almalıydı.
Bu önlemleri almayan tüm yetkililer hesap vermeli, istifa etmelidir.
İklim değişimine karşı tedbir almayan, iklim değişimini görmezden gelen, şirketlerin kar hırsı için fosil yakıta dayalı enerji politikalarını güçlendirenler, her zaman yoksulları, emekçileri vuran ve şiddeti artarak gelişen doğal olayları “felaket” olarak nitelemeye devam ediyor. Bu felaket değil bir cinayettir.
Türkiye’nin Kyoto Protokolü’nü imzalaması tam 12 yıl sürdü. Kopenhag’a katılacak AKP hükümeti’ne sesleniyoruz. Artık üç maymunu oynayamazsınız. Bilmiyorum, görmedim, duymadım diyemezsiniz. İki gün içinde 31 kişi öldü, binlerce ev, işyeri harap oldu, yüz binlerce insan doğal olmayan bu afetten etkilendi. Bunda sizin sorumluluğunuz var.
Küresel Eylem Grubu olarak biz sorumluların hesap vermesini istiyoruz. Dahası artık iklim değişikliğine karşı, kentsel dönüşüm adı altındaki piyasa mantığına, kar hırsına bağlı şehirleşme anlayışına karşı önlem alınmasını istiyoruz. Benzeri bir felaketin bir kez daha yaşanmaması için yaşanılan bu felaketten sorumlu olanların hesap vermesini istiyoruz.
Küresel Eylem Grubu adına
Helin Çimen