Canlılar yaşadıkları yeri hiçbir zaman keyiften terk etmez. İllaki yerini yurdunu terkeden canlıyı buna zorlayan bir melanet vardır. Başta kuşkusuz açlık, kıtlık, siyasi sorunlar, iç çatışmalar, savaşlar... Çeşitli sebeplerle daha güvenli bir yaşam için pek çok şeyi göze alarak bulundukları bölgelerden sınırları aşmak zorunda kalan milyonlarca insanın hayatlarına pek çok kez tanıklık ettik, etmeye de devam ediyoruz.
Ancak, günümüzde artık mülteci kavramı sadece bu saydığımız sebeplerle yerinden yurdundan olmuş olanlar için kullanılmıyor. Küresel iklim değişikliği, mülteci kavramının tanımının genişlemesine neden olan en büyük etkenlerin başında geliyor. Doğal afetler deyip geçtiğimiz fakat iklim değişikliği sonucu daha da ekstrem hâle gelen doğa olaylarının yarattığı felaketlerle yaşadıkları yerleri bir daha dönmemek üzere terk etmek zorunda kalanların sayısı hakkında bir tahmininiz yoksa, taze yayımlanmış bir rapor size bir fikir verebilir.
Bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olan Norwegian Refugee Council’in (Norveç Mülteci Konseyi) Internal Displacement Monitoring Centre Uluslararası Göç Hareketleri İzleme Merkezi’nin pazartesi günü açıklanan raporuna göre, sadece geçen yıl 32,4 milyon kişi yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldı ki, bunun yüzde 98’i tamamen iklim değişikliğinin yarattığı seller, su taşkınları, fırtınalar, depremler nedeniyle oldu. 2008-2012 arasında toplam mülteci konumuna düşen insan sayısı ise 143,9 milyon kişi.
Küresel ısınmaya sebep olan gelişmiş ülkelerin meydana getirdiği tahribattan en çok zarar görenler, Asya ve Afrika ülkeleri oluyor. Ancak, son yıllarda kalkınmış ülkelerde iklim değişikliği sebebiyle mülteci konumuna geçen insan sayısında da artış var. Mesela, yer değiştirdiği ortaya konan 32,4 milyon kişinin 1,3 milyonu zengin ülkelere mensup kişiler ve bu ülkelere ABD de dâhil. 2012’de en fazla yer değiştirmenin yaşandığı ilk 10 ülke sırasıyla Hindistan, Nijerya, Çin, Filipinler, Pakistan, ABD, Bangladeş, Nijer, Çad ve Küba olarak açıklanmış. ABD’nin altıncı sırada olması dikkat çekici. ABD’de, geçen yıl orman yangınları ve Sandy kasırgası nedeniyle 775 bin kişi yerinden olurken, bu rakam son beş yılda bir milyon civarında. Son beş yılın iklim mültecisi rekoru ise 49,7 milyon kişinin yerinden olduğu Çin’de. Çin’in en çok kalkınan ve en çok kirletenlerin başında geliyor oluşunun da bunda etkisi büyük. Ülkenin bu pervasız dünyayı kirletme durumu, bu rakamlarla birlikte giderek daha gözle görülür elle tutulur bir hâle gelmiş.
Rapora göre, geçen yılki bu yer değiştirme hareketinin sadece yüzde 41’ini ise Hindistan ve Nijerya’da yaşanan sel felaketleri oluşturuyor. Hindistan’da muson taşkınları nedeniyle 6,9 milyon kişi, Nijerya’da ise 6,1 kişi yerinden olmuş. Afrika’da geçen beş yılda en yüksek yer değiştirme rakamı 2012’de yaşanarak, 8,2 milyon ile zirve yapmış. Bu arada, yine iklim değişikliği sebebiyle artan felaketler nedeniyle mülteci konumuna düşen insanların yüzde 98’inin gelişmekte olan ülkelere mensup oldukları notuna da dikkat çekmekte fayda var.
Dünyanın ilk iklim mültecileri, buzulların eriyerek, deniz seviyesinin yükselmesi sebebiyle kıyı kesimleri sular altında kaldığı için Yeni Zelanda ve Avustralya’ya göç eden Tuvalu halkıydı. İşin ilginç yanı, iklim değişikliğinin meydana getirdiği olumsuzluklar artık yoksul ya da fakir gözetmemesi. Rapor, yukarıda saydığım ilk 10’da yer alan, dünyayı daha az kirletme ve tedbir alma konusunda en ufak bir adım atmaya yanaşmayan ülkelerin bunların başında Çin, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin yanı sıra ABD gibi gelişmiş ülkeler geliyor meseleyi tekrar düşünmesi için ciddi bir veri. Uluslararası kuruluşların yaptığı çalışmalar, çevre kirliliği, çölleşme, su taşkınları, erozyon, toprak kaymaları gibi sebeplerle evlerini terk etmek zorunda kalan iklim mültecilerinin sayısı önümüzdeki yıllarda daha da artacağını gösteriyor. Son günlerde bu artışa sebep olabilecek önemli açıklamalardan birini Birleşmiş Milletler’in meteoroloji konusundaki uzman kuruluşu World Meteorological Organization yaptı. WMO’ya göre, 2012’de Kuzey Kutbu bölgesindeki buzullardaki erime, rekor seviyeye ulaştı. Kutuplardaki buzulların erimesinde görülen hızlanma, bilimsel iklim modellerinin öngördüğünden çok daha fazla. Biliminsanları, 2007 yılında yaptıkları tahminlerde, 2010 yılında bile Kuzey Kutbu’ndaki buzulların bir kısmının yazın varolacağını düşünüyordu. Ancak erime hızı, 2015 yılında kutup bölgesinde yaz aylarında buzul kalmayacağını gösteriyor. Bu hem küresel ısınmanın daha da artacağını hem de buzulların erimesiyle yeni felaketlerin meydana geleceğini ortaya koyarken, ufuktaki yeni nüfus hareketlerinin de habercisi. Kalkınma insan içindi hani?
Pelin Cengiz, 15 Mayıs, Taraf Gazetesi