Avrupa Vatandaşları Girişimi'nin (ECI) 11 Şubat 2013 tarihli basın açıklaması dünya su hakkı mücadelesinde önemli bir noktaya gelindiğini kanıtladı. Girişim, Avrupa Birliği ülkelerinde suya ve hıfzıssıhhaya erişimin bir insan hakkı olarak kabul edilmesi için tüm kıtadan bir milyonun üzerinde imza topladı. Elbette ki esas başarı bir milyon imzanın toplanmış olması değil, Avrupa ölçeğinde su hakkıyla ilgili bir sosyal müzakerenin gerçek anlamda başlamış olması.
Çok değil onbir ay önce 14-17 Mart 2012 tarihlerinde Fransa'nın Marsilya kentinde düzenlenen Alternatif Dünya Su Forumu'nda bu imza kampanyasının ilk adımları atılmıştı. Alternatif Forum, suyun ticarileştirilmesi ve özellştirilmesini savunan resmi Dünya Su Forumu'na karşı bir forum olarak eş zamanlı olarak her üç senede bir gerçekleştiriliyor. Hatta 2009 Martındaki Alternatif Forum da İstanbul'da gerçekleşmişti. Alternatif Forum "Dünya Nehirleri Eylem Günü"nde sosyal-ekolojik yıkımlar ve adaletsizlik getirmesine rağmen yenilenebilir enerji kaynağı gibi gösterilen barajların ve HES'lerin protesto edilmesi ile başlamıştı. Nehri temsilen onlarca metre uzunluğunda mavi bir örtü tarihi St. Charles Garı'nın merdivenlerinden aşağı yerleştirilmişti. Merdivenlerin sonuna şişme bir baraj modeli yerleştiren eylemciler, önce mavi örtünün kenarlarından tutarak nehri dalgalandırıyordu. Ardından nehirdeki balıkları, kuşları ve insanları temsil eden eylemciler nehrin üzerinden koşarak baraj modelinin üzerine kendilerini atarak, barajı yıkmışlardı. Ardından "Kâr için değil, yaşam için su" ve "Nehirler özgür aksın" sloganlarıyla herbiri dünyada farklı bir su hakkı mücadelesini temsil eden pankartlarını açarak Marsilya sokaklarında yürüyüşe geçmişti.
Avrupa Vatandaşları Girişimi'nin başlattığı imza kampanyası, su hakkı mücadelelerinin ne ilki ne de sonuncusu. 1990'ların sonlarından itibaren Bolivya, Hindistan, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Uruguay gibi pek çok pek çok ülkede halklar suya erişim haklarının gasp edilmesine karşı çıkmaya başladı. 2004'de Uruguay'da oluşturulan yeni Anayasa'da suya ve hıfzıssıhhaya erişim temel insan hakkı olarak kabul edilip, su hizmetlerinin tamamıyla ve doğrudan devletin yasal tüzel kişileri tarafından yürütülmesi garanti altına alındı. Yeni Bolivya Anayasası ve Güney Afrika Cumhuriyeti Anayasası'nda da su hakkı garanti altına alındı. Hindistan'ın yerli halkları büyük şirketlerin sularını gasp etmesine karşı onyılı aşkın bir süredir mücadele ediyor. Türkiye'de de suyunu barajlara ve HES'lere vermemeye kararlı yerel mücadeleler var. Avrupa Vatandaşlık Girişimi'nin basın açıklamasıyla gündeme gelen su hakkının arkaplanında aslında bu gelişmeler var.
Bolivya'da "Cochabamba Su Savaşları" ve Hindistan'da "Narmada direnişi" gibi heyecan verici sosyal hareketler varken, bir imza kampanyasının haber değeri nedir diye soranlar olabilir. Bunun cevabını imza kampanyasının ölçeğinde aramak lazım. 27 ülkenin milli sınırlarının ötesinde gerçekleşen bu kampanya, en büyük ölçekli sivil girişimlerden biri. Suyun sadece insan hakkı olarak tanımlanmasını değil, su hizmetlerinin özelleştirmeden de muaf tutulmasını yasal olarak talep etmede önemli bir adım olan kampanın benzeri Türkiye'ye de mevcut. Ekim 2012'den bu yana Su Hakkı Kampanyası tarafından yürütülmekte olan "Su Hakkı Anayasal Güvence Altına Alınsın!" adlı imza kampanyası için çalışmalar sürüyor. Görünen o ki herkesin ve her canlının ortak paydası olan su için mücadele büyüyerek devam edecek.
Akgün İlhan
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.