İstanbul’un merkezinde kalan son parktaki yetmiş beş ağacı yaşatmak için canımız pahasına günlerdir direniyoruz. Polis, zabıta; tazyikli suyla, biber gazıyla, copla, yakarak yıkarak barışçıl eylemimize vahşice saldırdı. Bu vicdansızlıktır, vahşettir, polis terörüdür. Yüzlerce insan genç yaşlı çoluk çocuk yoldan geçen turisti çalışanı hepimiz bu terörden nasibimizi aldık. Hastaneler beyin tranvası geçiren, astım kriz geçiren, gaz bombası fişeği ile yaralanan onlarca insanla doldu. Ne için diye soruyoruz?
Tarihe önem veriyoruz, tarihimizi yaşatmak istiyoruz bu yüzden Taksim Gezi Parkı’nı yıkıp yerine Topçu Kışlası’nı kuracağız diyorlar. Ilısu ile Hasankeyf’i, Yortan’lı ile Allioni’yi, hiç düşünmeden onbinlerce yıllık tarihi sulara gömdünüz. En çevreci biziz, biz doğa aşığıyız, bir ağaç dalına dokunan bizden değil diyerek; Milli Park alanlarını, doğal koruma alanlarını termik, nükleer, HES projelerine açtınız. AVM’lerden, duble yollardan beton bloklardan duvarlar oluşturdunuz. Bütün bunları medeniyetin, zenginliğin göstergesi olarak kabul etmemizi istediniz.
Kabul etmiyoruz. En temel hakkımız olan yaşam hakkımızı savunuyoruz ve savunacağız. İstediğiniz kadar polis terörü uygulayın, istediğiniz kadar müdahale edin yaşam hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz.
Çünkü biz basit bir gerçeği dile getiriyoruz; Biz yaşamı savunuyoruz!
Yetmiş beş ağacı korumak için mücadele edenler 3.köprü için kesmeyi planladığınız iki milyon ağacı da koruyacaklarından emin olunuz.
İstanbul’un su varlıklarını, havasını, ormanını, ormanda yaşayan binlerce canlı türünü yok edecek olan ne 3.köprüyü ne kanal projenizi ne de yeni havalimanı’nın yapımına izin vermeyeceğiz.
Akkuyu’da, Sinop’ta yapmayı planladığınız tehlikeli nükleer santrallerin de, termik santrallerin yapılmasına da izin vermeyeceğimiz gibi.
Dört bir yanda açmayı planladığınız kömürlü termik santrallere, sadece bizleri değil tüm insanlığı etkileyeceği için de karşı etten duvar oluşturacağız.
Çünkü biz basit bir gerçeği dile getiriyoruz; Biz yaşamı savunuyoruz!
Her yerde mücadele edeceğiz, antidemokratik uygulamalarınız “karar verdik ne olursa olsun yapacağız” gibi diktatörce söylemleriniz bu talebin karşısında işe yaramayacağını bilin. 29 Haziran’da Kadıköy’de dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanlarla birlikte sizi değiştirdiğiniz iklimlerde yaşamak zorunda olmadığımızı haykıracağız. Şimdi bizim zamanımız. Ne gezegenimizi ne de yaşamımızı şirketlerin ve şirketlerin sözcülüğüne savunan devletlere bırakmayacağız. Başka bir dünya “eşit, adil, ekolojik ve insani bir dünya mümkün” ve biz bu dünyayı yaratacağız.
Küresel Eylem Grubu