Tunus'ta toplanan Dünya Sosyal Forumu'na Cenevre'den Solidarty grubu adına katılan Gazi Şahin, iklim hareketi aktivistlerinin düzenlediği panelleri marksist.org için izledi:
Katıldığım ilk panel, ''Yanlış çözümler: Bioenerji, nükleer enerji ve sentetik biyoloji'' başlığını taşıyordu.
Kenya'dan katılan konuşmacı, iklim değişimini yaratan temel sorunun kapitalist sanayileşme olduğunu ve sorunun çözümü için sorunun kökenine müdahale etmek gerektiğini vurguladı.
Japonya'dan gelen aktivist, konuşmasında Fukuşima felaketine değindi. Felaket sonrası, suyun hala kullanılamadığını, kirlenmenin devam ettiğini belirten konuşmacı, bu felaketin nükleer enerjinin tehlikeli olmadığı yalanını teşhir ettiğini söyledi. ''Stratejimiz, nükleerden tümüyle arınmış bir dünya için mücadele etmek olmalıdır'' sözleri en akılda kalıcı vurgu oldu.
Toplantıya Kolombiya'dan katılan konuşmacı ise, bioenerji üretiminin tarımı ve toprakta çalışanları imha ettiğini, bir orman katliamının yaşandığını söyledi.
ABD'den katılan aktivist ise petrol üzerinde yükselen kapitalist üretimin iklim değişiminin temel sebebi olduğunu anlattı. ABD'de yeşil ekonomi olarak şişirilen sürecin, ekolojik kaygılarla bir ilgisi olmadığını açıkladı. ''Yeşil ekonomi, aynı sanayileşme güdüsünün başka bir isim altında devam etmesidir.''
Katıldığım ikinci panel ise, ''Metalaşma, mali sermayenin doğayı ele geçirmesi: Yeşil ekonomi ve karbon pazarı'' başlığını taşıyordu.
ABD'den katılan konuşmacı, doğanın mali sermayenin bahçesi haline getirilmesini, ABD'nin karbon pazarına yaptığı müdahaleler örnekleriyle anlattı. ''Doğanın metalaşması, yeşil ekonomi adı altında kapitalist pazar ilişkilerinin yaygınlık kazanması anlamına geliyor'' diyen konuşmacı, kriz üzerine de kehanette bulundu. Aşırı üretim krizinin, doğanın metalaşmasıyla birleşerek çok daha derin bir krize doğru ilerlediğini savundu.
Kanada'dan katılan aktivist ise, kapitalist yeşil ekonominin yeşil vurgusuna bir hakaret olduğunu, ekolojik dengeyi tahrip eden bildiğimiz sanayileşme modelinin bir tekrarı olduğunu vurguladı.
Hindistan'dan katılan konuşmacı ise, doğal alanların metalaşmasının toprakta çalışanların ve özellikle kadınların üzerinde yarattığı tahribatları açıkladı. Hindistan'da toprakların spekülasyonla, çok ucuza el değiştirmesi ve bioenerji üretimi için kullanılmaya başlaması, hem doğayı hem de tarım alanında çalışan kadınları mahvediyor. Topraktan sökülüp atılan kadınlar şehirlere göç etmek zorunda kalıyor ve şehirlerde bu kadınları bekleyen işsizlik ve korkunç bir yoksulluk oluyor.
Toplantıya Brezilya'dan katılan konuşmacı ise, su sorunu hakkında bir dizi önemli vurgu yaptı. Brezilya'daki su hakkı mücadelesinden örnekler veren aktivist, özellikle City Bank raporuna değindi. Bu rapora göre, 15 yıl içinde su pazarı petrol pazarından daha karlı bir hale gelebilir. Tüm dünyada örneklerini gördüğümüz gibi Brezilya'da da şirketler, suyu kontrolleri altına almak için her türlü üçkâğıdı yapıyorlar. Şirketlerin ve devletlerin stratejisine karşı bizim stratejimiz, suyun özeleştirilmesine karşı su haktır kampanyasını küresel ve yerel mücadele ağlarının dayanışmasıyla örgütlemek olmalıdır.
29 Mart 2013, marksist.org