Worldwatch Enstitüsü’nün hazırladığı rapora göre aşırı, ekonomik büyümeyle geri dönülmez felakete sürüklenen dünyayı küçülterek kurtarmak mümkün...
Çılgın tüketime mal yetiştirmeye çalışan aşırı ekonomik büyüme dünyanın kısıtlı kaynaklarını hızla tüketiyor. Hızlı büyüme için gerekli enerji temini ve üretim sırasında açığa çıkan zehirli atıklar bir yandan dünyayı kirletirken öte yandan da küresel ısınmayı hızlandırıyor.
Dünyadaki ekolojik dengeyi gözlemleyen ve çevre koruma konusunda öneriler geliştiren Worldwatch Enstitisü’nün hazırladığı Dünyanın Durumu 2012 raporu, yaklaşan tehlikeyi gözler önüne seriyor. Bu yazı dizimizde raporu, büyüme - küçülme, ekolojik denge ve nüfus açısından özetlemeye çalışacağız. Konularıyla ilgili olarak her bölümde Türk düşünürlerin görüşlerine yer vereceğiz. Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, büyüme - küçülme, Açık Radyo Yayın Yönetmeni Ömer Madra ekoloji ve Prof. Dr. Serdar Sayan da nüfus konusuna yorumlarıyla destek verecek.
Aşırı tüketimin körüklediği ekonomik büyüme, dünyayı felekate sürüklüyor. 4 derecelik küresel ısınma, kıyıların su altında kalmasına, sert hava koşullarına, kuraklığa ve yeni hastalıklar ile büyük göçlere sebep olacak. Ekonomik büyümenin bu hızla devam etmesi halinde daha önce 2100 yılı olarak hesaplanan 4 derecelik artış, 2060 yılında yaşanacak.
Ekonomik büyümeden kaynaklanan çevre felaketlerini önlemek için ülkeler milyarlarca dolar kaynak ayırmak zorunda kalıyor. 2011’de ABD’de yaşanan 12 afet 52 milyar dolar zarara yol açtı. Hollanda iklim değişikliğine uyum sağlamak için yılda 1 milyar dolar ayırıyor.
Ekonomik büyüme ülke ekonomilerini kuşatırken aşırı tüketime bağlı olarak obezitenin önü alınamıyor. ABD’de her üç yetişkinden ikisi obez. Bu durum kişilerin yaşam kalitesini düşürüyor, ömürlerini kısaltıyor. Tıbbi masraflar ve ve sakatlıklar nedeniyle oluşan verim kaybı yılda 270 milyar ABD dolara mal oluyor. Dünya genelinde toplam nüfus yüzde 11 artarken, kilolu ya da obez insanların oranı 2002’ye göre yüzde 38 artarak 1.9 milyara ulaştı.
Cenaze bile tüketim aracı
Ortalama bir Amerikalı günde 88 kilogram, Avrupalı da 43 kilogram kaynak tüketiyor. Yaşarken yapılan tüketim, ölümden sonra da devam ediyor. ABD’de ölüleri gömmek için her yıl 3 milyon litre mumyalama sıvısı, 104 bin ton çelik ve 1.5 milyon ton beton kullanılıyor.
Bu ülkede definler 1.5 milyon tondan fazla karbondioksit (CO2) salımı üretiyor ve ortalama bir aileye yaklaşık 10 bin dolara mal oluyor; bu para aslında bir yas vergisi.
Aşırı gelişmenin laneti
Worldwatch Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı ve Kültürleri Dönüştürme Projesi Yöneticisi Erik Assadourian, insanlığın küresel ekonomiyi kökten değiştirmesi, boyutlarını en az üçte bir oranında küçültmesi gerektiğini söylüyor. Assadourian, insanoğlunun halen 1.5 dünyalık ekolojik kapasite kullandığını vurguluyor.
Küçülme, bu kavramı ilk kez duyanların düşündüğünün aksine, çöküş ya da sıkıntı anlamına gelmiyor. Bunun yerine, kişinin kendi iyiliği için sağlıklı beslenmeye başlamasına benzetilebilir; olumsuz ekonomik büyüme ise açlıktan ölmek gibidir.
Büyümeden nemalananlar
Büyümenin zenginleştirdiği endüstriyel tarım ve işlenmiş gıda üreticileri, pazarlamacılar, hastaneler, ilaç şirketleri ve mevcut durumun sürmesinden kar sağlıyor ve küçülmeye karşı. ABD’de sadece beslenme sanayinin obeziteden sağladığı kazanç 100 milyar dolara çıkıyor.
DEVLET DESTEĞİYLE KÜÇÜLMENİN FORMÜLÜ!
Tüketimi azaltmak için insanların davranış değişikliği yeterli olmaz. Devletlerin bu konuda rol alması gerekiyor.
Hükümetlerin, afetlere açık hale gelen bir dünyaya uyum sağlamak için gelire ihtiyacı olacak. Bunun için vergileri yeniden düzenlemek gerekecek.
Çevre Vergisi: Washington’da naylon torbalara 5 sent vergi eklendiğinde bu torbaların kullanımı bir ay içinde 22.5 milyondan 3 milyona indi.
Gelir Vergisi: Gelir vergisi yükü yeniden ayarlanmalı. İkinci Dünya Savaşı sırasında, yılda 200 bin dolardan fazla kazananlara uygulanan gelir vergisi oranı yüzde 94’le en tepe noktaya ulaşmıştı. ABD’lilerin uygulamayı yeniden getirmelerine hiçbir engel yok.
Tobin Vergisi: Mali işlemlere düşük bir vergi hem mali piyasalardaki dalgalanmaları azaltır hem de sürdürülebilir kalkınma için gelir yaratır. İlk olarak 1972’de ekonomist James Tobin tarafından önerildi. İşgal Et hareketindeki protestocular bu uygulamayı taleplerine ekledi. Bill Gates ve George Soros da açıkça destek verdi.
Para akımlarına vergi
Avrupa Komisyonu, 2015’e kadar her 10 bin dolarlık mali işlemden 10 dolar ücret almayı düşünüyor; bu yeni vergi geliri yılda 77 milyar dolara ulaşıyor. Bu fikri eleştirenler de olmasına karşın İngiltere şimdiden 10 bin dolarlık her hisse senedi ticareti için 50 dolar vergi uyguluyor.
Ekolojik vergiler: Avustralya her ton karbon başına 23.78 dolar vergi uygulamasına başladı; bu vergi sayesinde CO2 salımlarının 2020’ye kadar yılda 160 milyon ton azaltılması ve 2015’e kadar da yılda 15,5 milyar dolar gelir elde edilmesi bekleniyor.
Reklam vergisi: ABD’de şirketlerin reklam bütçeleri halen vergi indirimine tabi. 2011’de ABD’deki reklam harcamaları 155 milyar dolardı. Vergi indirimi kaldırılarak sadece yüzde 20 kurumlar vergisi getirilse, 31 milyar dolarlık yeni vergi geliri sağlanacak.
Mesai saatleri azaltılsın
Teknoloji ve verimliliğin artmasına ve mesai saatlerinin azaltılmasıyla işsizliğin de azalabilecek olmasına karşın düşük mesai saati uygulayan ülke çok az. Mesailerin azaltılması yoksulluğu azaltacağı gibi aşırı çalışanların yaşam kalitesini artıracak ve ekolojik etkiyi azaltacak.
Herşeye rağmen umut var!
TEMA Vakfı ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları işbirliğinde yayınlanan “Dünyanın Durumu 2012: Sürdürülebilir Refaha Doğru” raporu, yaşadığımız yüzyılda kendi türümüzün sonunu hazırlamakta olduğumuza dair “felaket tellallığı” yapmıyor, aksine gelecekte adil ve sürdürülebilir bir yaşamın mümkün olduğuna dair kanıt ve yöntemler sunarak her şeye rağmen umudun varolduğuna işaret ediyor. Worldwatch Enstitüsü tarafından her yıl yayınlanan Dünyanın Durumu 2012’yi önceki kitaplardan ayıran en önemli fark, geçmiş yıllardaki gibi olaya ya da duruma değil çözüme mercek tutması. Çözüm odaklı bu yaklaşım ile bizleri sürdürülebilir yaşama daha da yakınlaştırıyor.
Ortak refaha yönelik ilgiyi ve yeni fikirleri geliştirmek üzere oluşturulabilecek geniş kapsamlı projelere merkez noktası oluşturmayı hedefleyen rapor, “Yeşil Ekonominin Herkesin İşine Yaramasını Sağlamak”, “Fazla Gelişmiş Ülkelerde Küçülmenin Yolu”, “9 Milyardan Önce Durmaya Yönelik Dokuz Nüfus Stratejisi” gibi 17 bölümden oluşuyor.
KALABALIK AİLEYE DÖNÜŞ
Küçülme konusunda bireysel çabalar umut vaat ediyor. Amerikalı gençler artık ehliyet almak için acele etmiyor; eskiden bu, yetişkinliğe geçiş ayiniydi. 1978’de 16 yaşındaki Amerikalıların yarısı ehliyet almıştı; 2008’de oran yüzde 31’e düştü.
Yavaş yemek hareketi
Slow food (yavaş yemek) hareketi de beslenmede et odaklı, yüksek düzeyde işlemden geçmiş, ekolojik açıdan yıkıcı, sağlıksız besinler yerine, “iyi, temiz ve adil besinler” satın alma, pişirme ve yemenin tadına yeniden dönülmesine çalışıyor.
Etsiz pazartesi
Daha yumuşak geçişler mümkün. Sözgelimi Etsiz Pazartesi Kampanyası bireyleri, et tüketiminin sağlık ve ekoloji üzerindeki ciddi etkilerini azaltmak için haftada bir kez et yememeye çağırıyor.
Çekirdek aile ‘out’
ABD’deki ekonomik gerileme, birkaç neslin birarada bulunduğu evlerde yaşayanların sayısını yüzde 10 artırarak, 51.4 milyona çıkardı. Farklı nesillerin birarada yaşaması devlet teşvikleriyle desteklenmeli.
Evler de değişiyor
Kalabalık ailelerde ekolojik ve ekonomik maliyetler önemli ölçüde düşerken, toplumsal sermaye ve mahalle yoğunlukları yeniden gelişecek. ABD’li inşaat şirketi Lennar, bu değişikliği benimseyen insanlar için, farklı nesillerin bir arada yaşayabileceği yeni bir ev serisi yarattı.
23 Mart 2013 Milliyet