Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul Kongre Merkezi iklim alanında önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Eski Amerikan Başkan Yardımcısı ve iklim aktivisti Al Gore'un kurucusu olduğu İklim Gerçekliği grubu iklim değişikliği ile ilgili gerçeklikleri yaymak için İklim Değişikliği Liderleri'ni yetiştirmek amacıyla 90 ülkeden 650 iklim aktivistini bir araya getirdi. Üç günlük bu toplantının sonunda önemli bir kısmı da Türk katılımcılardan oluşan aktivistler iklim değişikliğinin insanlara nasıl anlatılması gerektiği konusunda ciddi anlamda bilgi sahibi oldular.
Toplantıya katılan çoğu yabancı misafir açısından "şu geçse de konumuza başlasak" başlığı altında yer alan Devlet Bakanı Sayın Babacan'ın konuşması nedense basınımızda üç günlük toplantının en önemli noktası olarak yer aldı. Sayın Bakan'ın konuşması sırasında toplantı grubuna yabancı misafirlerin çoğunun attığı mesajlar kendisinin varlığını yadırgar yapıdaydı. Tüm misafirlerin genel kanısı, neler yapılmasını öğrenmeye geldikleri bir toplantıda, nelerin neden yapılamayacağı konusundaki bir konuşmanın fazla da gerekli olmadığı yönündeydi. Sayın Gore da misafirlerle aynı fikirde olacak ki günün geri kalanında bulduğu her fırsatta Sayın Babacan'a ince göndermeler yapmaktan geri durmadı. Bu arada Sayın Babacan'ın çoğu yabancı misafirlerle dolu bir salondan artık klasikleşmeye başlamış Taksim protestosuyla uğurlandığını da belirtmekte fayda var.
Sayın Babacan'dan sonra konuşmaya başlayan Al Gore, 65 yaşında olmasına rağmen neredeyse 10 saat aralıksız sahnede kalarak tüm dinleyicilerin takdirini kazandı. Hatta günün sonunda moderatörün "Sayın Gore, artık programı sonlandırmamız gerek" uyarısına "ama insanların hala soruları var" diyerek cevap vermesi benim açımdan en ilginç anlardan biriydi.
Toplantı Al Gore'un senelerdir dünyanın neredeyse her ülkesinde vermekte olduğu İklim Değişikliği sunumu üzerine kurgulanmıştı. Bu sunum bir yandan iklim değişikliğinin geldiği noktayı ve bununla birlikte gelişen felaketleri anlatırken diğer yandan da neler yapıldığı ve bu yapılanlar geliştirilecek olursa felaketlerden kurtulmak için bir çıkış olabileceğini gösteriyordu. Bu açıdan umut vericiydi.
Al Gore'dan almamız gereken temel mesaj; yoğunluğu her gün artan iklim olaylarının artık tartışılmayacak bir şekilde iklim değişikliğinin ürünü olduğunun anlaşılmasıydı. Al Gore geçmiş yıllardaki konuşmalarına kıyasla bu konuşmasında iklim değişikliğinin durdurulması yanında, iklim değişikliğinin etkilerine uyum göstermeye de ciddi anlamda önem verilmesi gerektiğini söyledi. Konuşmasının ardından gelen sorularda bizim de gündemimizde olan iki temel konuya değinerek, nükleer enerji ve GDO konusunda negatif olmadığını, ancak her iki konuda da sorunun işin aslındansa uygulanmasında olduğunu belirtti.
Al Gore konuşmasında iklim değişikliğini önlemek için yapılacak tüm çalışmaların üç ana temel üzerine oturması gerektiğini anlattı. Öncelikle her dinin doğanın korunmasını öngördüğünü belirten Gore, bunun yanında demokratik yolların çalıştırılması gerektiğini de belirtti. "Ampulünüzü değiştirin ama asıl emeğinizi iklim değişikliğinin artmasına neden olan kanunların değiştirilmesine yönlendirin" diyen Al Gore; son araç olarak da kapitalizmin bu yolda kullanılması gerektiğini söyledi. "Bir ürünü satın alırken o ürünün karbon ayakizini de hesaba katarsanız o ürünü üreten kişiler de hesaba katmak zorunda kalırlar" temelinden hareketle piyasa güçlerinin de iklim değişikliğini durdurmak için kullanılabileceğini anlattı.
Dünyanın en büyük petrol şirketi Exxon-Mobil'in başkanı Rex Tillerson'un Mayıs ayı sonunda yaptığı "Eğer insanlar zor durumda kalacaklarsa gezegeni kurtarmanın anlamı ne?" açıklaması ile dalga geçerek devam eden Gore, günü "yaşayacak bir dünyamız var, gelecek nesiller bize ya "felaketi durdurmak için neden bir şeyler yapmadınız?" ya da "nasıl da durdurdunuz o gelmekte olan felaketi!" diye soracaklar, ben ikinci soruya cevap vermek isterim" diyerek bitirdi.
Üç günlük bu toplantıdan elimizde kalan ana fikir, ne olursa olsun susmadan "iklim değişikliği yoktur" diyenlere karşı konuşmamız gerektiği oldu. Dolayısıyla bundan sonra ülkemizde de "iklim değişikliği yoktur" diyenler karşılarında daha kalabalık bir grup bulacaklar, özellikle de sıcak geçecek bir yazdan sonra.
Levent Kurnaz
kaynak: t24.com.tr