Hortumu bilmezdik, televizyon ekranından ABD’de havanın patlamasını izlerdik. Başımıza geldi, hem de üst üste.
Artık sokaktaki vatandaş da, yetkili merciler de dile getiriyor: Havalar bir acayipleşti. Toprak suya hasretken, bir yağışla caddeler sular altında kalıyor. Altyapı eksikliği elbette var ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş’ın dediği gibi ‘yağdı mı, kovalarca boşaltılmış gibi yağıyor.’
Tahıl ambarı Konya’da kuraklık kasıp kavururken, birden evleri sel basıyor. Kısa süreli yoğun yağışların kuraklığa etkisi de yok, yer altı sularını beslemiyor. Konya’da bir yetkili açıklıyordu dün: ‘Yer altı suları son 35 yılda 35 metre azalmış.’ Baş neden yer altı sularının tarımda yanlış kullanılması.
Suların yüzde 20’sini haneler, yüzde 80’ini sanayi ve tarım kullanıyor. Elbette ev hanımlarını tasarrufa teşvik etmek önemli ama sorunun kaynağı sanayide, tarımda.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, “Dünyanın birçok yerinde tufanları şehirlerde görüyorsak, dünya bize sinyal veriyor” diyor.
Kadir Topbaş, küresel ısınmayı telaffuz etmese de malumun ilanı.
Maalesef ki, toplum olarak hala ‘Yok canım, bu kış çok ayaz yaptı, demek ki küresel ısınma yok’ noktasındayız.
Prof. Mikdat Kadıoğlu’nun şu sözlerini not etmiştim:
“Meteorolojide dönemsel bir değişim olmaz. Bazen peş peşe kuraklık olabileceği gibi peş peşe aşırı yağışlı da olabilir.”
Son 100 yılda dünyanın ortalama ısısının yükseldiğini, veriler net bir şekilde ortaya koyuyor.
Ve maalesef zamanımız daralıyor, daha çok hortum, kasırga göreceğiz.
Ülkeler topu birbirine atıyor
Farklı bir bölgede, farklı bir kültürde yaşıyor olsaydık, çevre aktivisti Ömer Madra’nın, cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’a sorduğu soru, seçimlerin de gündem maddesi olurdu. Diyordu ki Ömer Madra, “20-21 Eylül tarihinde tüm dünya liderlerinin davetli olduğu iklim zirvesi yapılacak. Yeryüzünün gelmiş geçmiş en önemli sorunu olan iklim değişikliği, belki de burada konuştuklarımızı anlamsız hâle getirecek.”
1997’den beri, neredeyse 20 yıldır dünya liderleri iklim değişikliği, küresel ısınmaya karşı mücadele için toplanıyorlar ve suya yazı yazıp dağılıyorlar.
Gelişmiş ülkeler, sera gazı salınımıyla mücadelede isteksiz davranıyor, gelişen ülkeler de “Ben de senin kadar gelişeyim, sonra çevreci olurum” diyor.
Bugüne kadarki iklim zirvelerinde dünyanın çıkarları, ulusal ekonomilerin çıkarlarına kurban edildi. 2015 yılında Paris’te imzalanacak 2020’de yürürlüğe girecek yeni sözleşme için de durum pek parlak görünmüyor.
kaynak: akşam / funda özkan