Kaynak: BİLGİ ÇAĞI, 5 Nisan 2011
Fukushima nükleer santralinde 3 reaktörde patlamaların meydana gelmesi ve nükleer yakıtın erimesine neden olan felaketler zinciri,
nükleer enerjinin ne kadar büyük riskler içerdiğini insanlığa tekrar hatırlattı.
Bu konuda Greentechmedia sitesinde bir yazısı yayınlanan ünlü Amerikalı fizikçi ve enerji uzmanı Amory Lovins, aşağıdaki noktalara dikkat çekiyor:
- Nükleer santraller iklim değişikliğine karşı alınan önlemlere katkıda bulunmakta yetersizler. Elektrik üretiminde direkt olarak CO2 salımına neden olmamakla beraber, inşaat sürecindeki enerji ve malzeme girdisi önemli CO2 salımlarına neden oluyor. Yeni bir reaktöre yatırılan her bir dolar, enerji verimliliği, kojenerasyon ve yenilenebilir enerji yatırımlarına yatırılan her bir dolardan 2-10 kat daha az CO2 salımı düşmesine ve 20-40 kat daha yavaş iklim değişikliğinin azaltılmasına katkıda bulunuyor.
- 2005 senesinden bu yana ABD'de tüm yeni reaktör projelerinde 100% sübvansiyon öngörülüyor, ancak bu durumda bile özel sermaye yatırım yapmak istemiyor. Bunun nedeni, nükleer enerjinin hem rüzgar, hem de güneş enerjisinden daha pahalı duruma gelmiş olması ve rekabet edememesi.
- Tüm dünyada nükleer enerji geriliyor. 2010 sonunda dünyada 66 adet nükleer santralin inşa halinde olduğu bilgisi biraz daha incelendiğinde şu gerçekler ortaya çıkıyor:
- 12 tane santral 20 senedir inşa halinde olarak bildiriliyor,
- 45 santralin inşaasının başlama tarihleri henüz belli değil,
- 66 santralin hepsi de elektrik piyasasının merkezi planlama ile düzenlendiği ülkelerde,
- 50 santral sadece 4 ülkede (Rusya, Çin, Hindistan, Güney Kore),
- Bu santrallerin hiç biri serbest piyasa koşullarında yapılabilir değil.
- 2008 ve 2009'da tüm dünyada yeni kurulan elektrik üretim kapasitesinin yarısı yenilenebilir kaynaklı idi. 2010'da yenilenebilir enerji kaynakları 151 milyar USD özel sektör yatırımı çektiler ve 50.000 GW kurulu güç meydana getirdiler. Aynı dönemde nükleer enerjiye sıfır özel sektör yatırımı yapıldı ve kurulu güç kapanan reaktörler nedeniyle azaldı.
- Nükleer enerji, riskleri sonucu en uzak yerlerde en çok kişinin ölümüne yol açabilen enerji teknolojisi (ör. Çernobil felaketinin 4 kıtada 1 milyon kişinin ölümüne ve yarım trilyon dolarlık ekonomik zarara yol açtığına işaret eden bilimsel araştırmalar). Ayrıca, yakıtının nükleer bomba yapımında kullanılması, yerine geçeceği fosil yakıt bazlı santrallerin CO2 salımlarında azalmaya neden olmakla beraber bunun yerine kaza riski, yüksek radyoaktif atık tehlikeleri ve silahlanma yarışı gibi yeni problemler koyması yazarın dikkat çektiği diğer noktalar.
Almanya'da yayınlanan Handelsblatt gazetesinde yayınlanan bir haber ise, depremi takip eden hafta içerisinde, Fukushima reaktörlerinin operatörü TEPCO'nun Japon bankalarından 17,4 milyar EUR kredi talep etmesinin, birşeyler ters gittiğinde nükleer enerjinin gerçek maliyetinin ne kadar yüksek olduğuna ışık tutuyor. Sigorta şirketleri, nükleer santralleri sigortalamaya yanaşmıyorlar, bu durumda tüm finansal sorumluluk operatörlerin üzerinde oluyor. Bu sorumluluğun büyüklüğü konusunda bir tahmin yürüten uzmanlar, Almanya'daki bir reaktörde çekirdek erimesi olması durumunda 5 trilyon EUR'luk (ülkenin GSMH'nın iki katı büyüklüğünde) zararın ortaya çıkacağını ve operatörlerin kendi varlıklarıyla böyle bir hasarın sadece çok ufak bir miktarını karşılayabileceklerini belirtiyorlar. Çekirdek erimesinin küçük bir ihtimal olmasının söz konusu olmasına rağmen, oluşabilecek bu zarara karşı bir santral operatörünün sigortalanması, senelik 287 milyar EUR'luk bir primin ödenmesini gerektiriyor. Nükleer enerjinin düşük olarak sunulan maliyetine bu primin dahil edilmesi, nükleer enerji kWh maliyetinin diğer hiçbir enerji kaynağıyla rekabet edemeyecek düzeye ulaşmasına yol açıyor.
Yazıların tamamına http://www.greentechmedia.com/articles/read/guest-post-learning-from-japans-nuclear-disaster/ ve http://www.onleihe.de/static/content/handelsblatt/20110324/HB20110324/vHB20110324.pdf adresinlerinden ulaşılabilir.