Kaynak: DW-WORLD.DE 19 Nisan 2011
Fukuşima felaketi, dünya genelinde nükleer politikaların gözden geçirilmesine neden oldu. Elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payının giderek daha da artması bekleniyor. Dünya genelinde 437 adet nükleer santral var ve bu santraller dünyada kullanılan elektriğin yüzde 13’ünü üretiyor.
Japonya'da 11 Mart'ta meydana gelen deprem ve tsunaminin ardından Fukuşima’da yaşanan nükleer felaket sonrası, çok sayıda hükümet nükleer politikasını gözden geçirmeye başladı. Halk arasında da nükleer santrallere karşı tepki artıyor.
Çevre aktivisti Praful Bidvai aslında gülecek durumda değil ancak Hint Atom Enerjisi Kurumu'nun Fukuşima felaketine ilişkin değerlendirmesini okurken acı acı gülmeden edemiyor. Bildiride Hint yetkililer, Fukuşima'da bir nükleer kaza değil, kimyasal bir reaksiyonun söz konusu olduğunu ve acil durum planının en iyi şekilde işlediğini belirtiyor. Hint Atom Enerjisi Kurumu'nun felaketi önemsizmiş gibi göstermesinin nedenini anlamak aslında zor değil. İddialı bir nükleer program yürüten Hindistan, mevcut 20 nükleer santrale ek olarak altı santral daha inşa ediyor. Üstelik kısmen ekolojik açıdan hassas bölgelerde.
Şu ana dek Hindistan’da nükleer enerjiye yönelik tepkinin pek gözle görülür düzeyde olmadığını belirten Bidvai, artık durumun değiştiğini söylüyor: “Fukuşima, Hindistan'daki nükleer enerji karşıtları için büyük bir itici güç oldu. Hükümetten, nükleer planları rafa kaldırmasını istiyorlar. Gerçi yerel düzeyde daha önce de bir direniş vardı. Örneğin uranyum maden işletmeciliğine karşı. Ancak bu hareketler çok da ön planda değildi. Şimdi ise farklı bölgelerden aktivistler ilk kez ulusal düzeyde bir araya geliyor ve komiteler kuruyorlar.
“ Çin’de 27 santral inşa ediliyor Fukuşima felaketi sonrası Çin’de de nükleer enerji konusu yeniden gözden geçiriliyor. Çin’de inşa halinde 27 nükleer santral bulunuyor. Hükümet şimdi bu tesislerin hepsini gözden geçirtiyor ve daha yüksek güvenlik standartları getiriyor. Bu, bazı reaktörlerin inşaatının durdurulmasına da yol açabilir. Çin'in en büyük çevre kuruluşlarından 'Doğa Dostları'nın başkanı bilim adamı Li Bo, konunun kamuoyunda önceye kıyasla daha yaygın bir şekilde tartışılır hale geldiğini belirtti. Li Bo, "Sonunda Çin kamuoyu uyandı! Ancak Fukuşima’dan alınacak dersin ne olduğunu henüz tam olarak bilmiyoruz” dedi.
Çin’de nükleer enerji konusunda sağlam bilgilere ihtiyaç olduğunu söyleyen Li Bo, kamuoyunda konu hakkındaki bilginin bu kadar az olmasının tüyler ürpertici olduğunu kaydediyor: "11 Mart’tan kısa bir süre sonra, tuza hücum oldu ve pek çok dükkânda bütün tuzlar tükendi. Çünkü özellikle Çin’in kıyı bölgelerinde insanlar, tuz yedikleri takdirde, radyasyonun etkilerinin hafifletilebileceğine inanıyor.“ Elektriğin sadece yüzde 2’si nükleerden Çin’de şu anda elektriğin sadece yüzde 2'si nükleer enerjiden elde ediliyor.
Hindistan'da da bu oran yüzde 3’ün altında. Planlanan santrallerin inşaatının tamamlanması halinde, bu oran yüzde 6’ya çıkacak. Çevre aktivisti Praful Bidvai, Hindistan’ın enerji sorununu çözmek için nükleer santrallerin yeterli olmadığını belirtiyor. Bidvai, "Hindistan’da 100 bin ila 600 bin köyde hiç elektrik yok. Daha onlarca yıl buraya elektrik gelmeyecektir. Burada güneş enerjisi tesislerinin kurulmaması için hiçbir neden yok. Hintlilerin neredeyse yarısı elektrik olmadan yaşıyor. Onlara en azından güneş enerjisi tesislerinin yardımıyla biraz ışık verin! Bu alan rekabete de çok müsait” ifadelerini kullanıyor.
Yenilenebilir enerjilerin önemi Enerji politikası uzmanı ve alternatif Nobel ödülü sahibi Mycle Schneider, nükleer enerjinin dünya genelindeki çöküşünün Fukuşima’dan çok önce başladığını söylüyor: "Nükleer santrallerin elektrik üretimi dünya genelinde 2009 yılında art arda dördüncü kez düştü. Artık tekrar işletilmeleri durumunda, 40 yaşın üzerindeki reaktörlerin sayısının giderek artacağı bir döneme geliyoruz.“ Bu da önümüzdeki yıllarda dünya genelinde çok sayıda eski reaktörün kapatılacağı ve yeni işletime sokulanların sayısının azalacağı anlamına geliyor. Ayrıca Çin ve Hindistan gibi ülkeler dahil olmak üzere dünya genelinde elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payı da giderek artacak.
DW’den Nina Werkhäuser’in haberi.
© Deutsche Welle Türkçe