Dünyada iklim değişikliğine karşı mücadele 2009 Kopenhag zirvesindeki hayal kırıklığının ardından gerileme dönemine girdi. Kopenhag’da, iklim değişikliğinin uluslararası anlaşmalar yoluyla sağlanacak sera gazı salımı azaltımlarıyla önlenebileceği görüşü ağır bir darbe aldı. Bu zemin hala korunmaya çalışılıyor, ama artık ne iklim müzakerelerini sürdüren heyetler, ne de iklim adaleti aktivistleri işe yarar bir protokol yaratılabileceği konusunda eskisi kadar umutlu.
Öte yandan Kopenhag’da moda olan bir slogan giderek yayılıyor. Önceki yıllarda James Hansen’in yeni kömür santrallarına moratoryum ilanı olarak gündeme getirdiği karbon salımlarının kaynakta önlenmesi düşüncesi, ya da Friends of the Earth’ün Nijeryalı lideri Nnimo Bassey’in kafiyeli bir şekilde söylediği “Kömürü ocakta, petrolü kuyuda, katran kumunu toprakta bırak” sloganı (Leave the coal in the hole, leave the oil in the soil, leave the tar sand in the land) iklim değişikliğiyle mücadelenin odak noktası haline gelmiş durumda.
BP’nin Meksika körfezinde patlayan petrol platformunun yarattığı protesto dalgası yeni petrol kuyularına karşı tepkileri özellikle Greenpeace’in kuzey denizindeki eylemlerini yoğunlaştırmasıyla gündeme getirdi. Kanada’nın katran kumullarından elde edilen dünyanın en kirli petrolünün çıkarılmasını ve taşınmasını engellemek için geçen yıl boyunca ABD ve Kanada’da verilen ve başarılı da olan mücadele ise iklim hareketinin bir başka odak noktası oldu.
Kömürün yakıldığı en önemli sektör enerji, yani termik santrallar. Dünyanın her yerinde kömürlü termik santrallara karşı verilen mücadele de büyüyor. ABD’den Kosova’ya, Avustralya’dan Türkiye’ye fosil yakıtların hala bir numaralı enerji kaynağı olarak görüldüğü yerlerde verilen mücadele, yerel halkların demokrasi ve yaşam mücadelesiyle birleşiyor ve bugünün iklim hareketi haline geliyor.
Belki kömür santrallarına karşı çıkan yerel halklar iklim değişikliğini en son sıralarda dert ediyorlar. Onlar için yaşadıkları yerin bir kömür çöplüğü haline gelmesi, hava kirliliği, kül dağları, tarım alanlarının ve kıyıların işgali çok daha önemli ve gözle görünen tehditler.
Ama iklim değişikliği tam da böyle bir şey değil mi? İklim değişikliği teknik bir “sorun” değil, tam da böyle bir sistem sorunu. Demokrasiyi tahrip eden, insanlar ve toplumlar arasındaki eşitsizlikleri artıran, sömürüyü derinleştiren, şiddeti besleyen, insanları yerinden yurdundan, yaşadığı topraktan ve tarihinden, kültüründen, yaşam biçiminden eden şey, yani endüstriyel sistemin ta kendisi iklim değişikliğine neden oluyor. Mevcut ekonomik büyüme saplantısı ancak fosil yakıtlarla sürdürülebiliyor.
O halde sistem iklim değişikliğine yol açtığına göre, iklimi korumak için sistemi değiştirmek gerekiyor. Bunu da sistemin tahrip ettiği diğer her şeyi korumaktan ayırmak mümkün değil.
Aliağa’yı, sadece Türkiye yeşil hareketindeki yeri nedeniyle önemsemiyorum. Evet, 1990 zaferi önemliydi, ama geçmişe bakarak yeni bir hareket yaratamayız. Çünkü kurtarmaya çalıştığımız şey geleceğimiz.
Eğer Aliağa’ya yapılmak istenen 9 termik santrala izin verirsek, bunu Gerze’nin, Amasra’nın, Erzin’in ve diğerlerinin izlemesini engelleyebilir miyiz? Aynı şekilde Gerze’ye, Amasra’ya, Erzin’e izin verirsek Aliağa’yı önleyebilir miyiz? Peki bütün bu kömür çılgınlığını durduramazsak, iklim değişikliğini durdurabilir miyiz?
Bu hareketleri bir bütün olarak görmek, yerel çevre mücadeleleriyle sınırlamadan, politik bir mücadele olarak birlikte kurgulamak ve kömürün yaratacağı felaketler ağının merkezinde iklim değişikliği belası olduğunu unutmamak gerekiyor.
Aliağa işte bu yüzden çok önemli. 6 Mayıs’ta Aliağa’da en güçlü şekilde sesimizi çıkarabilirsek, hem kömür belasını bir adım uzaklaştırmış, hem de son 3 yıldır kaybetmek üzere olduğumuz iklim mücadelesini yeniden yükseltmiş olacağız. Unutmayın ki, mitingin ve şenliğin olduğu tarih aynı zamanda 350.org’un 5/5/12 küresel eylem gününe (bir gün gecikmeyle de olsa) denk geliyor.
İklim değişikliğini durdurmak için bu hafta sonu bütün yollar Aliağa’ya çıkıyor. Kendinize ne için mücadele ettiğinizi sorun yeter.
Ümit Şahin, Yeşil Gazete