Uyan, kafayı ye ve sonra aklını başına topla, bir kutup ayısının çaldığı uzaklardan gelen hüzünlü bir keman sesiyle başlar. Sonra devreye bir çöp adam girer, kemanı kutup ayısının elinden alıp, “şuanda bizzat medeniyetin geleceği sallantıda” diyerek on beş dakika içinde bizleri karabasanlara sürükleyecek iklim değişikliğinden bahseder.
Filimde çöp adam eşliğinde anlatılanlar, çoğumuzun duymak istemeyeceği, “bu kadar kötüsü olamaz ya da yok kesin bir çözüm bulunur, sorun bu kadar büyükse bizim yapabileceğimiz ne var ki” denilecek cinstendir. Bizden önce gelen kuşakların haberdar olmadığı, bizden sonra gelecek kuşakların yaşayabilmeleri ise bugünden ne yaptığımıza bağlı olarak gelişecek iklim değişikliği; bütün heybetiyle omuzlarımıza yüklenmiştir.
Bu büyük sorun karşısından, bir yandan iklim değişikliğini durdurmak için daha vaktimiz olduğu, gelecekte büyük sıkıntılar yaşanacağını ama şuan için bir tehlike olmadığı fikri ya da bu kadar büyük sorun karşısında devletlerin, yetkililerin mutlaka gerekli tedbirleri alacakları inancına sarılmakla soruna kendimizce çözüm ürettiğimizi zannederiz. Ama maalesef iklim değişikliği her geçen gün heybetini, etkisini büyütmekte ve bütün halleriyle kabak gibi ortada durmaya devam etmektedir.
Yıllar içinde yaşanan ani hava olaylarının listesini artık bir çırpıda çıkaramıyoruz. Felaketler artık ezberden sayacağımızdan daha fazla. Kesin bir gerçek var ki, hepimiz için alarm çanları çoktan çalmaya başladı.
Başka bir gerçeklik daha var ki, mevcut sistem kendi başına bu sorunu çözmek bir yana bu krizden kâr elde etmekten başka bir şey yapmıyor.
Sonuç; “Sonunda vardığım görüş şudur: Şu anda esas ihtiyacımız olan şey, sokaklara yayılmış devasa bir kitle protesto eylemi – küresel bir Tahrir Meydanı” demiş Prof. Gus Speth iklim değişikliğini durdurmak için.
Hemen şimdi!