"Eger gezegeni kurtarmazsak kaybedecek hic bir seyimiz kalmayacak, bunun için yani ‘herşey’ için mücadele ediyoruz " Gökşen Şahin
Kopenhag zirvesinden tayin edici bir sonuç ve yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma çıkmayacağını daha zirve başlamadan önce bir çoğumumuz tahmin ediyorduk . Ama yine de hepimiz bu zirvenin değiştirici ve dönüştürücü olacağını söylüyorduk. Bu zirve alınan kararlar ve ortaya çıkan anlaşma ile değil, iklim hareketinin gücü ve büyüklüğü ile değiştirici olacak diye düşünüyorduk ve 12 Aralıkta iklim hareketinin cidden nasıl bir güç olduğunu gördük.
12 Aralık günü sabah 10’da başladı eylemler, « Halkların Forumu » Klimaforum’dan başlayan ve Friends of Earth’un organize ettiği ‘insan tufanı’ adını verdiği yürüyüş Parlamento Binasının önünde yani büyük eylemin başlayacağı yerde sonlandı. Yaklaşık 13 kilometre süren büyük yürüyüşün başlama saatine daha bir kaç saat olmasına rağmen onbinlerce insan zaten alandaydı ve bu kalabalık dakikalar geçtikce artıyordu. Eylem saatine yaklaştıkça alanda degil yürümek, kıpırdamak bile zorlaşmıştı. Dünyanın her tarafından gelen ve iklim adaleti isteyen aktivistler ellerinde « Gezegen B yok » ; « Doğa pazarlık etmez » ; « iklimi değil, siyaseti değiştirin » yazılı dövizleri taşıyorlar ve tek bir şey istiyorlardı « gerçek bir anlaşma ». Alanda toplanan aktivistler ise rengarenkti. Yüzüne gezegeni kurtarın yazarak dünya haritası çizenlerden, kutup ayısı kostümü giyerek « iklim değişikliği beni öldürüyor» diye gazetecilere açıklama yapanlara kadar dünyanın hemen hemen her ülkesinden insanlar Kopenhag’dan bir sonuç çıkmasını istiyorlardı. Çünkü The Guardian gazetesinin köşe yazarı George Monbiot’nun da dediği gibi « bu konu sadece hükümetlere bırakılacak kadar basit ve ucuz değil » .
Bizi heyecanlandıran tek şey bugüne kadar gördüğümüz en kalabalık iklim adaleti eyleminde olmak değildi. Bizi heyecanlandıran en önemli şey içinde bulunduğumuz kalabalığın gençliği ve kararlılığıydı. Her yaştan insan vardı ama büyük çoğunluk gençlerden hatta bebek arabasında katılan bir nüfustan oluşuyordu. Her toplulukta bağıran, ortalığı çoşturan gençler bir o kadar da kararlıydı. Toplantının yapıldığı Bella Center’ın önüne kadar yürüdüğümüz 13 km.lik yol boyunca her firsatta atılan « sizin işiniz değil, bizim geleceğimiz » sloganından ve konuştuğumuz gençlerin « eğer gezegeni kurtarmazsak kaybedecek hiç bir şeyimiz kalmayacak, bunun için yani ‘herşey’ için mücadele ediyoruz » sözlerinden bu kararlılık belli oluyordu.
Görünen o ki hükümetler olmasa bile halklar artık iklim değişikliğinin müzakere edilemeyecek, üzerinde kaç derecelik artış ve kaç hayattan vazgeçelim tartışması yapılamayacak kadar acil, bugün ve burada yaşadığımız bir gerçek olduğunun farkındalar. Üstelik de bunun farkına varan insan sayısı gün geçtikçe artıyor. 12 Aralıkta sadece Kopenhag’da yürüyüşe katılan, Bella Center’ın önünde bir anlaşma için nöbette bekleyen insan sayısı bile yüz binlerle ifade ediliyordu. Dünyada ise milyonlar sokakta, iklim adaleti için adalet nöbetindeydiler. Devletler temiz kömür, daha fazla nükleer tartışması yaparken ; insanlar artık ‘ petrolu toprakta, kömürü deliğinde bırakın’ demeye başladılar. Hatta sadece bunu soylemeye değil, gün geçtikçe daha fazla kişiyle birlikte seslerini arttırmaya başladılar.
Kopenhag’dan beklenilen anlaşma çıkmamasına, hükümetler harekete geçmekte liderlik etmekte yavaş kalmasına rağmen 12 Aralık günü Kopenhag’dan bambaşka bir şey çıktı. O gün Kopenhag sokaklarında görduğümüz ve bambaşka olan şey, iklim adaletini sağlayana kadar sokakta mücadele edecek aktivistlerin ozellikle de gençlerin gelecekleri için mücadele etmekteki kararlılıklarıydı. Ne de olsa hiçbirimiz için « hayatta kalmanın pazarlığı olmaz »…
Kopenhag'da Küresel Eylem Grubu adına Ömer Madra tarafından imzalanan Halklar Bildirgesi
İklim Değişimi Değil - Sistem Değişimi
Klimaforum09'dan Halklar Bildirisi
İklim krizi için çözümler mevcut. İnsanlar ve gezegenin toplumlarımızın ihtiyacı, tüm halkların yaşam ve haysiyetini garanti edecek; daha bereketli bir gezegen ve gelecek nesiller için daha tatmin edici yaşamlar sağlayacak bir şekle dönüştürülmesidir.
Kopenhag Klimaforum09 katılımcısı, toplulukları ve organizasyonları olarak bizler, Birleşmiş Milletler (BM) dahil olmak üzere tüm insanları, organizasyonları, hükümetleri ve kurumları bu gerekli dönüşüme katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Bu dönüşüm zorlu olacaktır. Bugün yaşadığımız krizin iklim krizi de dahil olmak üzere birbiriyle etkileşen ve birbirini iten ekonomik, sosyal, çevresel, jeopolitik ve ideolojik yönleri bulunmaktadır. Bu nedenle iklim için acil eylem çağrısında bulunuyoruz:
· Her beş yıllık bölüm için spesifik kilometre taşları içerecek şekilde fosil yakıtlar 30 yıl içinde tamamen terk edilmelidir. Sanayileşmiş ülkeler sera gazı emisyonlarını 2020 yılı itibariyle 1990 seviyelerine göre en az %40 azaltmalıdır.
· Atmosferik alanın fazla tüketimi ve iklim değişikliğinin tüm etkilenen topluluklar ve insanlar üzerindeki kötü etkileri tanınmalı, iklim borcu ödenmeli ve tazmin edilmelidir.
· Nükleer enerji, tarımsal yakıtlar, karbon yakalama ve depolama, Temiz Gelişme Mekanizmaları, biochar, genetik olarak "iklim hazır hale getirilen ekinler", jeomühendislik ve Orman Bozulmasından Kaynaklanan Salımların Azaltılması (REDD) gibi sosyal ve çevresel çatışmaları derinleştiren sahte ve tehlikeli, tamamıyla pazar eksenli ve teknoloji merkezli çözümler reddedilmelidir.
· Doğal kaynakların güvenli, temiz, yenilenebilir ve sürdürülebilir kullanımıne ek olarak gıda, enerji, toprak ve su egemenliğine geçiş için iklim krizine gerçek çözümler getirilmelidir.
Bu nedenle COP15'ten beklentimiz, buradan gezegenimize çevresel, toplumsal ve ekonomik dengesini yeniden kazandıracak ve bu açılardan sürdürülebilir ve eşitlikçi, hukuksal bağlayıcılığı olan bir anlaşmanın çıkmasıdır.
İnsan kaynaklı iklim değişikliği ağır insan hakları ihlallerine yol açıyor. BM İnsan Hakları Şartı uyarınca da, ulusların, insan haklarına dünyanın her yerinde sonuna kadar sahip çıkılması için uluslararası bir işbirliği içinde olması gerekir. İklim değişikliği konusunda varılacak herhangi bir anlaşmanın da toplumlarımızın sürdürülebilirliğe geçişini amacıyla geniş bir kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir.
Klimaforum09'ın katılımcıları olan biz bireyler ve örgütler, böylesi bir geçişi sağlamak amacıyla içinde bulunduğumuz tam ve etkin adanmışlığı sürdüreceğimizi bildiriyoruz. Bu geçiş süreci, toplumsal, siyasal ve ekonomik yapılarda temel bir değişim ve cinsiyetçi, sınıfsal, ırksal, kuşaksal ve etnik eşitsizlikler ve adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasını zorunlu kılıyor.
Bu süreç, yerel topluluklarımızın temel toplumsal, siyasi ve ekonomik birimler olarak demokratik egemenliklerinin iade edilmesini gerektiriyor. Doğal kaynakların yerel ve demokratik olarak mülk ve kontrol edilmesi topluluklarımızın anlamlı ve sürdürülebilir şekilde kalkınması için temel teşkil edecektir. Aynı zamanda, ortak ve paylaştığımız kaynakların idaresi için de daha güçlü bölgesel ve uluslararası bir işbirliğine, ve daha güçlü ve demokratik bir BM'e, ihtiyacımız var.
Duyarlı her birey ve toplumsal, kültürel, siyasi ya da ekonomik örgütü, güçlü bir küresel hareketler hareketi inşa etmeye çağırıyoruz, ki bu sayede halkların vizyon ve isteklerini toplumun her katmanına taşıyabilelim. Birlikte, sürdürülebilir bir geleceğe doğru küresel bir dönüşümü yaratabiliriz.
KOPENHAG'DA HAVA GİTTİKÇE ISINIYOR
Gökşen Şahin/11.12.2009
12 Aralık'ta gerçekleşecek büyük eylemden önce Kopenhag'da hava gittikçe ısınmaya başladı. 11 Aralık sabahı Kopenhag sokaklarında küçük bir yürüyüş yapınca şehrin her meydanındaki hemen hemen her sokakta iklim değişikliği ve buradaki COP 15 toplantısı ile ilgili etkinlikler, afişler ve sergiler gördüm. Aslını söylemek gerekirse sabah 10'daki eyleme giderken ilk defa Klimaforum ve resmi forumun yapıldığı Bella Center dışına çıkıp sokakta yürüyerek şehrin sokaklarını görebildim. Dün sabahki Amerikan yerlilerinin eyleminden sonra, bu sabah da "Don't buy the lie" ( Yalanları Satın Alma) eylemi vardı. Bu eylem iklim değişikliği konusunu manipüle etmeye çalışan ve "Hopenhagen" isminde etkinlikler dizisi örgütleyen Siemens, Coca-Cola gibi şirketlere karşı düzenlendi. Ancak resmi forum etrafında görmediğimiz kadar polis şirketlerin etkinliklerini korumak için eylemcilerin etrafını çevirdi. " Bu sizin işiniz değil, bizin iklimimiz" ( this is not your business, this is our climate) sloganı atılarak "Hopenhagen"ın düzenlendiği alana girmek isteyen eylemciler polis tarafından çembere alındı , hatta Türkiye'de bile görmediğimiz şekilde eylemcilerin çemberi terketmelerine bile izin verilmedi. Anlayacağınız, şirketlerin konser sahnesi Danimarka polisi tarafından kusursuzca korundu.
Eylemden hemen sonra, yakınında olduğumuz Halkaların İklim Forumu olan "Klimaforum 09" alanına geldik. İçeri girer girmez Klimaforum'un sonuç bildirgesinin yayınlandığının anons edildiğini duyduk. Ama daha forum'un bitmesine vakit var derken, sonuç deklerasyonunun neden erken açıklandığının sebebi söylendi. G77 ülkeleri adına müzakereleri yürüten baş müzakereci, dün akşam kapalı toplantılarda bir anlaşma çıkması konusunda harekete geçilmemesine karşı sinirlenip toplantıları terketmişti. Kendisine halkların ne istediğini açıklayan metin ulaştırılınca, bunu resmi foruma götüreceğini söylemişti. Zaten Bolivya delegasyonu da bu alternatif deklerasyonu imzalamıştı. Hatta benim şu satırları yazdığım anda, çeşitli delegasyonlar ve dünyanın her tarafından yüzlerce sivil toplum kuruluşu bu metnin altına imza atmaya devam ediyorlar.
Resmi forumun devam ettiği Bella Center'da ise, sabah saatlerinde AOSIS (Küçük Ada Devletleri İttifakı) ani bir basın açıklaması yaptı. COP15 e bir anlamda damga vurmuş durumda olan ada devletlerinin açıklamasını AOSIS Genel Sekreteri ve aynı zamanda Granada'nın BM'deki daimi temsilcisi olan Dr. Dessima Williams yaptı. Williams'a Maldivler Çevre Bakanı Mohammed Aslam ve AOSIS baş müzakerecisi de eşlik etti.
"Hayatta kalmak müzakere edilemez ve 350 ppm hayatidir" diyen basın açıklamasına 350.org kampanyası insiyatifinde dünden beri dünyanın 130 ülkesinde 350 nöbeti tutan fotoğraflar eşlik etti.
Bu satırları yazan bendeniz ise bir başka basın açıklamasına gitmek için bu günlük yazısını şimdilik burada kesmek zorunda. Yarına kadar eylem haberleri artarak devam edecek gibi görünüyor. Yarın ise Kopenhag'daki Türkiyeli iklim aktavistleri; Türkiye hükümetine harekete geçmesi gerektiğini haykırırken, İstanbul'daki kalabalığın da desteğini yanımızda hissedeceğiz.
Gökşen Şahin/Kopenhag 10.12.2009
Kopenhag’da her an her saniye yaşanan gelişmelerin hızına yetişmek burnu iyi koku alan aktivistler için bile pek mümkün değil. İçeri girebildiğim ilk günün ilk dakikasında edindiğim izlenim bu oldu. Kopenhag’da bir yandan nasıl yaparız da anlaşmadan kaçarız diyen hükümetler, bir yandan da “sessiz sedasız ölmeyeceğiz” diye bağıran aktivistler ve üçüncü dünya ülkelerinin delegasyonları arasında gittikçe hızlanan bir tempo yaşanıyor.
Kuzey’in bu soğuk ülkesinde iklim değişikliği ve kabul edilebilir bir anlaşmanın ortaya çıkması tartışmaları havayı yeterince ısıtmış gibi görünüyor. Bugün resmi forumda devam eden görüşmeler de zaten bu artan heyecanı gösteriyordu. 7 Aralıkta başlayan iklim zirvesi COP15 görüşmeleri Tuvalu'nun dünden beri üzerinde ısrar ettiği iki anlaşma olması konusunda bölündü.Tuvalu delegasyonunun önerisi; 2012 sonrası Kyoto Protokolü'nün yükümlülüklerinin değiştirilerek 2013 - 2017 dönemine uzatılmasını ve Kopenhag Protokolü adında ikinci bir bağlayıcı metin imzalanmasını öngörüyor. Tuvalu bu önerisinin görüşülmesi için bir temas grubu oluşturulmasını istiyordu ancak bu konudaki anlaşmazlık dünden bu yana görüşmeleri ikinci kere dondurdu.Tuvalu bir temas grubu oluşturulmasında ısrar ederken, Çin'in başını çektiği bazı ülkeler buna karşı çıktı. Konunun Cumartesi yapılacak "Değerlendirme Genel Oturumu"nda yapılması gündemdeydi; ancak, Tuvalu konunun öneminden dolayı bunu kabul etmeyeceğini belirtti. Bunun üzerine tarafların kendi aralarında görüşerek anlaşmaya varması için toplantıya 10 dakika ara verildi. Bu arada taraflar karar birliğine varamayınca konu ertelendi ve oturum sonlandırıldı. Öğleden sonra ise oturum açılamadı.
Bu durumun gerçek hayatta ne anlama geldiğini tercüme etmek gerekirse, ciddi ve bağlayıcılığı olan bir anlaşma isteyen, G77 üyesi Tuvalu’nun isteğine diğer ülkeler oturumun devam etmesine izin vermeyecek şekilde karşı çıktılar. Bu da aslında, yaptırım gücü olan bir anlaşmadan kaçabildikleri kadar kaçmaya çalıştıklarının toplantının başından beri en net göstergesi oldu. Bizler ise burada kendi aramızda “Hepimiz Tuvaluluyuz” demeye başladık bile.
Toplantı salonunda ve koridorlarda çeşitli lobiler devam ederken bir yandan da toplantının düzenlendiği Bella Center’in çeşitli yerlerinde ve Kopenhag sokaklarında da gösteriler devam ediyordu. Kopenhag sokakları güne saat 10’da ABD Büyükelçiliğinin önünde Amerikan yerlilerinin düzenlediği eylem ile başladı. Yaklaşık bir saat sonrasında ise Bella Center’ın içinde gençlerin “Our Future( Geleceğimiz)” eylemleri başladı. Toplantı salonunun çeşitli yerlerindeki dünya şeklindeki maketlerin yanında “Bu bizim geleceğimiz” diyen onlarca gençten yaklaşık bir saat sonra Bella Center’da insan korosundan oluşan yağmur sesi eşliğinde “We Will Not Die Quietly” yani “Sessizce Ölmeyeceğiz” diyen ada insanlarının ve onlara destek veren yüzlerce kişinin katıldığı bir başka gösteri düzenlendi. İklim değişikliğinin nasıl karbon ticareti yapabileceği konusundan ziyade bu konunun tamamen “hayatta kalabilme” konusu olduğunu Pasifik’te adalarda yaşayan ve buradan bir anlaşma çıkmazsa 10 yıl sonra iklim mültecisi olacak insanların ağzından dinledik.
Resmi forumun yanısıra Kopenhag’da bir de “Halkların İklim Forumu” olan “Klimaforum” gerçekleşiyor. Bu forumda “eğer başarılabilirse” çıkacak olası bir Kopenhag anlaşmasının şirketlerden ziyade insanların haklarını koruması gerektiği ve bunun nasıl sağlanabileceği tartışılıyor. Bugün öğleden sonra oturumuna katılan Bolivya resmi delegasyon üyesi Angela Navarro, Klimaforum’a katılan tüm katılımcılardan, resmi forumdan ciddi bir anlaşma çıkması konusunda kendilerine destek olmalarını istedi. Angela Navarro, Klimaforum katılımcılarından şöyle destek istedi:
“ Bunu ancak hep birlikte başarabiliriz. Sizlerden tek istediğimiz, biz içeride paranın değil yaşamın önemli olduğunu anlatmaya çalışırken, o toplantı salonunun dışından hayatta kalmanın herşeyden daha önemli olduğunu haykırmaya devam etmeniz. Çünkü o antidemokratik ortamda, bizler Paça Mama’yı korumaya çalışırken bazıları hala paranın hesabını yapıyorlar. Buna izin vermemek için hep birlikte mücadele etmeliyiz.”
Türkiye’den giden eylemciler ise bu hengame içinde, elle tutulur, “hayatı” savunur bir anlaşma çıkması için hem toplantının yapıldığı Bella Center’ın içinde, hem Kopenhag sokaklarında seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bir yandan ise 12 Aralık Cumartesi günü bugüne kadar gerçekleşen en büyük iklim eylemine hazırlanıp, İstanbul’daki eylemden de güzel ve kalabalık haberler duymayı bekliyorlar.
BUGÜN VE GELECEĞİ KURTARMAK İÇİN
İklim değişimine karşı mücadeleye
2009 yılı iklim değişimine karşı mücadelede en önemli tarih olarak anılacak. Artık, tehlike çanları çalıyor demek yetersiz. Artık tehlikeyi her gün, her saniye yaşıyoruz, tüm gezegen felaketin eşiğinde.
Ya iklim değişimini durduracağız ya da bildiğimiz yaşam sona erecek. Sadece insanlık için değil, tüm canlı yaşamının niteliği değişecek, canlı türleri yok olacak.
Yeni salgın hastalıklar, geleceğin değil bugünün sorunu.
Kuruyan göller, nehirlerin debilerindeki düşme geleceğin değil bugünün sorunu.
Kasırgalar gelecekte yaşanmayacak, bugün yaşanıyor.
Seller, fırtınalar yarının sorunu değil.
Kuraklık gelecekte bir gün bizleri bekleyen bir tehdit değil. Bugünün tehdidi.
Bilim insanları ve iklim değişimini durdurmak için mücadele eden aktivistler, “tehlikeli eşiğin” aşılıp aşılmadığını tartışıyorlar. Geri dönüşü olmayan noktayı geçtik mi geçmedik mi?
Bu yüzden zamanımız çok az.
Bu yüzden bu yıl Aralık ayında Kopenhag’da yapılacak İklim Zirvesi çok önemli.
İklim değişimini durdurmak zorundayız.
Yaşamı savunmak zorundayız.
“Bir avuç dolar” için, şirket karları için, kapitalizmin üretimi ve yeniden üretimi için, fosil yakıt kullanımına dayalı enerji politikalarının devamlılığı için, küresel yoksulluğu derinleştirirken yoksulları bir de iklim değişiminin sonuçları karşısında çaresiz bırakıp ölüme terk eden hükümet politikaları için karar almak üzere Kopenhag’a gelecek olanlara 12 Aralık’ta dünyanın tüm şehirlerinden bizim sesimiz yanıt verecek:
“Ne kömür, ne petrol, ne nükleer/Güneş, rüzgar, bize yeter”
“Gezegenimiz satılık değil”
“Kar değil yaşam”
“Fosil yakıt kullanmayın, karbon salımlarını en az %80 düşürün, 350 ppm’i kabul edin”
“Yeni bir uluslar arası ticari sözleşme değil, adil, yükümlülükleri olan ve sera gazı salımlarını radikal bir biçimde düşürecek sahici tedbirlere sahip olan, karı değil yaşamı savunan bir sözleşme istiyoruz”
Kopenhag’a gidecek hükümet temsilcilerine de sesleneceğiz:
“Yeni kömürlü termik santralların yapımından derhal vaz geçin”
“Yenilenebilir enerji kaynaklarına, enerji verimliliğine ve enerji tasarrufuna yönelin”
“Gerekli yasal düzenlemeleri hızla gerçekleştirin, kaynakları kamusal tedbirleri almak için harcayın”
2009 yılı gezegenin, ezilenlerin, yoksulların, bugünün ve yarının mı kazanıcağını, yoksa şirket çıkarları için topyekun bir yıkıma mahkum mu olacağımızı belirleyecek bir yıl olacak.
Küresel Eylem Grubu, herkesi iklim değişimine karşı mücadeleye, daha fazla mücadeleye çağırıyor.