İklim değişikliğini hızlandıran, insan sağlığını ve doğayı tehdit eden enerjileri
NÜKLEERE, HES'LERE, KÖMÜRE KARŞI
25 NİSAN KADIKÖY MİTİNGİNE
“NÜKLEER İS-TE-Mİ-YO-RUZ”, “ BAŞKA BİR ENERJİ MÜMKÜN” KEG pankartının arkasında, saat 12:00’de Tepe Nautilus’un önünde buluşuyoruz.
Kömürlü termik santrallere, Akkuyu'da ve Sinop'ta nükleere hayır demek için, Karadeniz'in, Ege'nin ve Akdeniz'in derelerini kurutan, vadilerini yok eden HES'leri durdurmak için, Munzur'da, Hasankeyf'te ve Allianoi'de doğayı ve tarihi sular altında bırakan barajlara karşı çıkmak için, Doğayı ve yaşamı yok eden enerji yatırımlarına ve diğer projelere karşı sesimizi yükseltmek için, Çernobil nükleer felaketinin 24. yılında doğayı ve yaşamı tehdit eden enerji üretim biçimlerine karşı sesimizi yükseltiyor ve 25 Nisan günü Kadıköy meydanında toplanıyoruz.
Tarihin en büyük nükleer santral kazası olan Çernobil felaketinin, başta Karadeniz kıyıları olmak üzere bütün Türkiye'yi radyasyon yağmuruyla kirletmesinin üzerinden 24 yıl geçti. Zamanın nükleer enerji savunucuları hiçbir önlem almadıkları gibi halka yalan söylediler, radyasyonlu çayları insanlara içirdiler, radyasyonlu fındıkları bedava dağıttılar. Bugün özellikle Karadeniz'in her evinde, insanlar yakınlarını kanserden kaybediyorlar.
Üstelik nükleer sevdalıları Türkiye'nin başına sarmak istedikleri nükleer santral belası için seçtikleri yerlerden biri Çernobil kurbanı Karadeniz'in Sinop kenti. Öte yandan hükümetin nükleere karşı 40 yıldır direnen Mersin Akkuyu için planladığı dört nükleer reaktör projesi de sürüyor. Bugün Türkiye'yi nükleer karanlığa mahkum etmek isteyenlere karşı sesimizi her zamankinden daha yüksek çıkartmak zorundayız. Akkuyu'da, Sinop'ta ya da Türkiye'nin ve dünyanın herhangi bir yerinde nükleer santral istemiyoruz. Akkuyu ve Sinop Çernobil olmasın demek için Kadıköy meydanındayız.
Doğaya ve yaşama kasteden sadece nükleer enerji değil. Karadeniz'in el değmemiş vadileri, Ege ve Akdeniz'in dere ve çayları ve Türkiye'nin her yerindeki akarsular, doğayı yok etme pahasına kâr peşinde koşanların saldırısı altında. Buldukları her derenin, her akarsuyun üzerine bir hidroelektrik santral kurmak, kârlı buldukları her yerde toprakları ve yerleşim yerlerini baraj sularının altında bırakmak istiyorlar. Bu girişimlere karşı toprağını, doğasını ve geleceğini korumak için kararlı bir mücadele veren hareketlerin sayısı hızla artıyor.
Senoz vadisinden Yuvarlakçay'a, Loç vadisinden Fındıklı'ya, Görele'den Alakır'a kadar Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de derelerinin kurutulmasına, vadilerin yok edilmesine, HES inşaatları için ağaçların kesilip ormanların tahrip edilmesine karşı yöre insanları direniyor. Doğayı yokeden HES'lere karşı hareketlerimizi büyütmek için 25 Nisan'da Kadıköy meydanındayız.
Barajlar sadece akarsuları ortadan kaldırıp vadileri yok etmekle kalmıyor, insanları yerinden yurdundan ediyor ve tarihi mirası sulara gömüp ortadan kadırıyor. Aynı zamanda milli park olan Munzur vadisini yok edecek sekiz baraj projesi Dersim halkının yıllardır süren mücadelesine rağmen sürüyor. Allianoi'yi kurtarmak için yapılan girişimler yok sayılıyor ve Bergama'da yapılan Yortanlı barajı Allianoi antik kentini sular altında bırakmak için gün sayıyor. Tarihin en önemli tanıklarından Hasankeyf antik kentini sonsuza kadar baraj sularına gömecek olan Ilısu barajı bütün dünyaya mal olan dirençli mücadelelere rağmen sürdürülüyor.
Akarsularımızı elimizden alan, yaşamımıza ve tarihimize kasteden barajlara ve hidroelektrik santrallere karşı Türkiye'nin dört bir yanında süren direnişleri buluşturuyor ve hükümeti bir kez daha uyarıyoruz. Munzur özgür aksın, Hasankeyf ve Allianoi yaşasın demek için 25 Nisan'da Kadıköy meydanındayız.
Geleceğimizi tehdit eden küresel ısınmanın en önemli nedeni olan kömürlü termik santraller hala bir seçenek olarak görülüyor. Termik santraller sadece iklim değişikliğini geri dönüşsüz noktaya yaklaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda bacasından çıkan zehirli dumanlarla çevresinde yaşayan insanlarda ciddi hastalıklara yol açıyor, ormanları ve tarım alanlarını tahrip ediyor. Buna rağmen hükümet 50'yi aşkın yeni kömürlü termik santral projesiyle Gerze'den Bartın'a, Erzin'den Çanakkale'ye kadar Türkiye'nin her yerinde hem halkın sağlığını, hem doğayı, hem de yeryüzünün geleceğini tehlikeye atmaya devam ediyor.
Doğaya ve yaşama sahip çıkmak için ister ithal, ister yerli olsun kömüre hayır diyoruz. Termik santrallara karşı çıkmak, iklim değişikliğini durdurmak için 25 Nisan'da Kadıköy'deyiz.
Doğaya ve yaşama kasteden projeler enerji yatırımlarıyla da sınırlı değil. Bergama, Eşme, Havran, Ulukışla gibi yerlerde altın madenleri, İstanbul'da üçüncü köprü, Karadeniz sahil yolu, yeni otoyollar, taşocakları, çimento fabrikaları, golf sahaları gibi ormanlara, sulak alanlara, tarım alanlarına ve insan yerleşimlerine zarar veren, kentsel dönüşüm adı altında insanları yaşadıkları yerden koparan bütün yanlış projelere karşı Türkiye'nin her yerinde protestolar ve kampanyalar yükseliyor.
Bizler doğayı katleden, yaşamı yok eden, toplum yararını değil şirketlerin çıkarını düşünen, insanları ve diğer canlıları hiçe sayan kar hırsının ve büyüme anlayışının ürünü olan bütün enerji ve sanayi projelerine mahkum olmadığımızı biliyoruz. Enerji ihtiyacımızı, yenilenebilir enerji kaynaklarında (rüzgar, güneş, dalga, jeotermal) ve enerji verimliliği, enerji tasarrufu ile karşılayabileceğimizi ve hatta bunların bizler için yeni iş imkanları yaratacağını da biliyoruz. Bütün bunlar için mücadelelerimizi bir araya getiriyor, sesimizi Kadıköy meydanında yükseltiyoruz.
25 Nisan'da gelin hep birlikte sesimizi yükseltelim.
Küresel Eylem Grubu