Nükleercilerin değil, milletin vekili olun!
Küresel Eylem Grubu "Güneş, rüzgar hemen şimdi" pankartıyla geldiği Taksim Meydanı'nda bir basın açıklaması yaparak nükleer karşıtı direnişe katıldı...
DÜNYA NÜKLEERİ GÖZDEN ÇIKARDI
Bizler, 12 Haziran seçiminin öncesinde tüm partilere sesleniyoruz "Nükleercilerin değil, milletin vekili olun!" diyoruz.
Türkiye halkının %64'ü nükleer santral istemiyor. %86.4'ü ise nükleer santrale yakın bir yerde yaşamak istemiyor. Bu gerçeği görün artık.
Kamuoyundan ziyade kârı düşünen hükümet halkın isteklerine sırtını çevirip bu tehlikeli enerji türünü dayatıyor. Yaşam hakkımızı tehlikeye sokuyor. Hem hükümet hem muhalefet "ulusal çıkarlar" konusunda birleşmiş, nüanslarda ayrışıyorlar. Oysa tüm partilerin, seçmenlerinin taleplerine cevap vermesi ve nükleer enerjiden vazgeçtiklerini derhâl açıklamalarını talep ediyoruz.
Hükümet, Fukuşima Nükleer Santrali'nde meydana gelen kazaya rağmen, tehlikeyi tüpgaza indirerek halkı aptal yerine koymaya çalışıyor.
Bir kez daha söylüyoruz, nükleer santraller güvenli değildir; enerji ihtiyacı için çözüm de değildir... Nükleer santraller yenilenebilir ya da temiz değildir. Ucuz hiç değildir...
İklim değişikliği için hiç bir önlem almayan hükümet, nükleer santralleri iklim değişikliğine çözüm olarak sunuyor. Halk sağlığını tehlikeye attıklarını bile bile yalan söylüyorlar. Nükleer santraller radyoaktif atık üretirler. Bu atıklar yüzlerce, binlerce yıl toprakta ve suda kalmaya devam ederler. Bu radyoaktif atıkların güvenli şekilde depolanabilmesi için kullanılan bir yöntem dünyanın hiçbir yerinde bulunmuyor.
Daha kaç Fukuşima? Kaç Çernobil?
Dehşet içerisinde izlediğimiz Fukuşima felaketi (ya da cinayeti?!) dışında sürekli olarak irili ufaklı "aksilikler" İsveç ve Japonya gibi "gelişmiş" ülkelerde meydana gelmeye devam ediyor. Fukuşima ölüm saçmaya devam ediyor. Tepco şirketinin bir çalışanın aktardıkları, santraldeki birinci reaktörde yaklaşık 3000 ton -olimpik bir yüzme havuzunu doldurmaya yetecek miktarda- suyun nasıl tahliye edileceği sorusunun cevapsız kaldığını kanıtlıyor. Çernobil faciasının üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen facianın ve yaşanabilecek tehlikenin boyutu akıllarda. Geçtiğimiz aylarda, Uluslararası Bağışçılar Konferansı, Çernobil nükleer santralinin tekrar radyasyon sızdırmasından ötürü yeni, "güvenli" bir deponun inşaa edilmesi gerektiğinden, 1.5 milyar avroyu denkleştirebilmek için Kiev'de toplandı. Çernobil faciasından etkilenen Hopa'da yıllık kanser görülme sıklığı erkeklerde yüzbinde 149.5, kadınlarda yüzbinde 117.5... Bu oranının dünyaya göre çok yüksek olduğu vurgulanıyor. Hopa'da son 3 yılda meydana gelen ölümlerin yüzde 47.9'unun nedeni kanser olarak belirlenmiştir.
Almanya 2022 yılına kadar tüm nükleer santrallerini kapatma kararı aldı. Tüm ülkeler nükleer santrallardan bir bir vazgeçiyor; ancak HES'ler ile, yeni termik santral projeleri ile rant peşinde koşan "çılgın" hükümet nükleer santral sevdasından, anlaşmalar hukuksuz olmasına rağmen, vazgeçmiyor.
Rüzgâr santrali için, 2007'de Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu'na 71 gün içinde 76.000 MW kurulu gücünde talepte bulunuldu. Türkiye ise geçen yıllara rağmen kârdan ödün vermemek adına, kurmayı planladığı 5.000MW'lık nükleer enerji santrallerini "karanlıkta kalacağız" paranoyasıyla dayatmaya çalışıyor. HES'lerden 2023 yılında elde edilecek elektrik yaklaşık 7.500MW olacaktır. Sadece enerji kayıpları giderilse bu oran enerji verimliliği sayesinde elde edilecektir. Türkiye'de yapılan hesaplamalara göre güneşten elde edilebilecek enerji, Türkiye'nin bütün fosil enerji kaynaklarından daha fazla. Türkiye, Avrupa'nın en fazla güneşlenme süresine sahip olan ülkelerden biri olmasına rağmen güneşe en az yatırım yapan ülkelerden birisi.
Dünya nükleerden vazgeçerken, Türkiye halkı nükleer istemediğini açıkça dile getirirken; tüm partileri, şirketlerin değil milletin vekili olmaya çağırıyor ve nükleer enerjiden vazgeçtiklerini açıklamalarını talep ediyoruz. Bunu duyuncaya kadar da burada olacağız.
Ne HES, ne kömür ne de nükleer...
Rüzgâr, güneş bize yeter!
Küresel Eylem Grubu