11 Mart 2011 günü Fukuşima'da meydana gelen büyük felaketin ikinci yıl dönümünde, İzmir'de nükleer karşıtları bugün bir eylem yaptı. Aktivistler, nükleer santrallere, termik santrallere, kapitalizme ve çevre felaketlerine karşı ses çıkardı.
Küresel Eylem Grubu, Greenpeace, Ege Üniversitesi Felsefi Muhalefet, Antikapitalist Öğrenciler, Fide-Der, Ege LeGeBiT ve anarşistlerin çağrısıyla saat 16:00'da Alsancak Yakın Kitabevi önünde buluşan eylemciler, buradan Kıbrıs Şehitleri Caddesinin girişine yürüdü.
"Sinop, Akkuyu, Fukuşima olmasın", "Nükleer santral çatlar patlar", "Güneş rüzgar bize yeter" sloganlarının atıldığı eylemde, onca felakete rağmen hükümetin hiçbir ders çıkarmadan hâlâ nükleer sevdasından vazgeçmediği belirtildi.
Okunan basın açıklaması ise şu şekildeydi:
"İki sene önce, nükleer enerji denilen şeyin, basbayağı yaşam için bir tehdit olduğunu gösteren bir büyük kaza yaşadık. "Kaza" demek bile bu olayı küçümsemek ve onun politik anlamını es geçmek olur. Yaşadığımız şey, politikacıların, el birliği ile yaşama karşı düzenledikleri bir tertibin sahnelenmesiydi.
Bu olay Fukuşima'da meydana gelen nükleer santral sızıntısıydı. Bu yaşanan, ne ilk ne de son nükleer felaketi.
Yaşanan bu olay, özellikle Avrupa'da insanların eylemleri ile nükleer santrallerin durdurulması için bir dönüm noktası oldu. Fakat dünyanın ders aldığı bu olayın, ülkemizin politikacıları için hiçbir ders içermemesi manidardır. Nükleer atıkların yeniden işletilmesini Almanya 2005'te hem masraflı hem de yeniden işletimde ortaya çıkan plütonyumun silahta kullanılmasını engellemek için politik bir karar alarak yasakladı. Nükleer santraller çalışmaya başladığı an radyoaktif atık üretmeye başlıyor. Yaklaşık 250 bin yıl radyoaktivitesini kaybetmeyen nükleer atıkların dünyada henüz nihai atık deposu yok. Türkiye'nin Mersin Akkuyu'da kurmayı planladığı santralin atıkları için ise nasıl bir planı olduğu bilinmiyor.
Bizleri "ulusal kalkınma", "enerji bağımlılığının azaltılması" gibi kabak tadı vermiş fikirlerle etkilemeye çalışıyorlar. Oysa bizler biliyoruz ki, nükleer santralin kalkındıracağı "ulus"a dâhil değiliz ve dünya üzerindeki tüm yaşamı ve yaşayan canlıları, nükleer ve termik santrallerin ölümcül varlığına susmamız karşılığında faturamıza yansıtılacak kırıntı "sus payı"na değişmeyecek kadar olanın bitenin farkındayız. Bizler dünyanın bütün canlıları ve canlılığı ile aynı ulustanız. Ve ulusumuzun kalkınmasının, nükleer santrallere, termik santrallere karşı çıkmaktan, yani, yaşayan her bir canlının ekolojisine saldırıların bertaraf edilmesinden geçtiğini biliyoruz. Yaşamlarımıza yönelik bu tehdidin savuşturulması için gerekli bütün yollarla mücadele etmek zorunda olduğumuzu biliyoruz.
Ne nükleer ne de termik santral istiyoruz. Temiz, ucuz ve yenilenebilir enerji; var olan tüm canlılığı dikkate alan ve yaşam için bir enerji politikası istiyoruz. Akkuyu ve Sinop'ta başlatılan nükleer santral ve İzmir ve çevresinde başlatılan termik santral girişimlerinin derhal sona erdirilmesini talep ediyoruz. Her şey geç olmadan, harekete geçmenin önemini kamuoyu önünde bir kez daha vurguluyoruz. Yaşam, politikacılara ve profesörlere bırakılamayacak kadar önemlidir ve nükleer ve termik santral sevdası yaşama karşı tuzak kurmaktan başka bir şey değildir.
Hükümete sesleniyoruz: Akkuyu nükleer santral kararını derhal iptal etmelisiniz.
Akkuyu'da, Sinop'ta, İğneada'da, Türkiye'nin, ya da dünyanın hiçbir yerinde nükleer santral istemiyoruz.
Akkuyu, Sinop, Fukuşima olmasın. Nükleersiz Türkiye, nükleersiz kalsın.
Doğa, insanlar ve gezegen için felaket anlamına gelen enerji üretim biçimleri kabul edilemez.
Ne kömür, ne petrol, ne de nükleer! Güneş, rüzgar bize yeter!"
{youtube}Tc5GZfvLIR0{/youtube}