Nükleer santrallerin tarihi nükleer ‘kaza’ların tarihidir. 1940’lardan bu yana, Çernobil’den Fukuşima’ya onlarca örnek nükleer santrallerin hiç de güvenli olmadığını biz %99’a ağır bedeller ödeterek gösterdi. Onbinlerce insanın yaşamını yitirdiği, sakat kaldığı, canlı türlerinin yok olmakla yüz yüze bırakıldığı, tarlalardan radyasyon biçildiği apaçık ortadayken ‘kaza’ sözü ne kadar inandırıcı?
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na göre nükleer reaktörlerinde 208 kaza yaşandı. Belli başlı kazalara şöyle bir bakmak bile nükleer endüstrisinin bir suç çetesinden farksız olduğunu göstermeye yetiyor:
* 10 Ekim 1957’de Sellafield Nükleer Santrali’nde çıkan yangın sonrasında oluşan radyoaktif bulutlar İsviçre’ye kadar ulaştı. İngiltere’deki gizlilik kanunları uyarınca ayrıntıları saklanan kaza, binlerce litre sütün imha edilmesine yol açtı.
* Sovyet Rusya’da 29 Eylül 1957’de gerçekleşen Kyshtym felaketi, Çernobil ve Fukuşima’dan sonraki en büyük nükleer kaza olarak bilinir. Nükleer endüstrisi tarafından 1970’lere kadar gizlenen kazada açığa çıkan tonlarca radyoaktif madde 30’a yakın yerleşim yerinin haritadan silinmesine yol açtı.
* Harrisburg Pensilvanya’da 28 Mart 1979’da Three Mile adasındaki nükleer santralde meydana gelen kısmi erime sonucu 3500 çocuk ve hamile kadın tahliye edildi.
* 26 Nisan 1986’da, Sovyetler Birliği’ne bağlı olan Ukrayna ve çevre bölgeler 20. yüzyılın en büyük felaketlerinden birini yaşadı. Çernobil Nükleer Santrali’ndeki patlama 1000 tonluk çatıyı uçuracak büyüklükteydi. Radyoaktivite yüklü bulutlar Avrupa’dan Türkiye’ye kadar oldukça geniş bir alanı radyasyona maruz bıraktı. Hiroşima'da yayılan radyoaktivitenin 400 kat fazlasına ulaşan radyoaktivite, 300 bin kişinin evlerini terk etmesine neden oldu. Kazanın ardından radyoaktivite içeren shttp://kureseleylem.org/administrator/index.php?option=com_contentütleri içen çocuklarda tiroid bezi kanseri tespit edildi.
* Tokaimura’da 30 Eylül 1999 tarihinde meydana gelen kazada santral çalışanı pek çok kişi öldü. Santral çevresinde yaşayan 400 kişi de sadece bir ay içerisinde yüksek düzeyde radyasyona maruz kaldı.
Ve Fukuşima
11 Mart 2011’de Japonya’da gerçekleşen 9.0 büyüklüğündeki deprem sonucu Fukuşima’daki nükleer santralde büyük patlamalar yaşandı. Avrupa’dan Amerika’ya, neredeyse gezegenin tümüne radyoaktivite sızıntısı durdurulabilmiş değil. Yavaşlasa da sürüyor.
Japonya parlamentosunda onaylanan kazazedelere yardım planı kapsamında nükleer endüstrisinin büyük şirketlerinden Tepco'ya destek olunması kararına varıldı. Fukuşima’nın maliyeti 7.4 milyar dolar. Bu para %99’un cebinden vergi adıyla kesilecek. Gezegeni yıkıma uğratan şirketlerin zararını bizden telafi etmek istiyorlar.http://kureseleylem.org/administrator/index.php?option=com_content
Nükleersiz bir gezegen mümkün
Nükleerin varlığı başlı başına bir tehdit. En ‘güvenli’ durumda bile belli miktarda radyoaktif madde havaya ve suya karışıyor. Kaldı ki, Çernobil’in etkileri bugün de hissedilmekte. Her yıl cebimizden çıkan milyarca dolar sadece bu etkileri gidermek için harcanmakta. Her şey yolunda gitse bile -ki imkansız olduğunu 60 yıllık kazalar tarihi gösteriyor- doğal afetler bir nükleer felakete yol açabilir.
Nükleer politikasından vazgeçmiş görünmeyen AKP hükümeti, nükleersiz bir dünya isteyen insanlara karşı bir atağa daha geçiyor. "Japonya ile nükleer işbirliği anlaşmasının baharda imzalanması mümkün" diyen Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiyeli’lerin %74’ünün nükleere karşı olduğunu unutmuşa benziyor.
Nükleer ‘kaza’ların tarihi %1’in kar hırsının toplamıdır.
Nükleere karşı yenilenebilir enerji kaynaklarını savunan, yaşam haklarına sahip çıkmak için sokaklara dökülen biz %99, bambaşka bir tarihi yazacağız.
‘’Güneş, rüzgar bize yeter!’’ diyenlerin tarihini!
Bahan Gönce
25.01.2012