Çünkü;
Biz Küresel Eylem Grubu aktivistleri olarak, Türkiye’de ve dünyada nükleer santral yapılmasına karşıyız. Bunun bir zorunluluk olmadığına, yanlış bir siyasal tercih olduğuna inanan bizler, nükleer santral inşaatına şu gerekçelerle karşıyız:
1)Her nükleer santral nükleer atık üretir. Nükleer atıkların ne yapılacağı konusunda bugün dünyada hiçbir geçerli çözüm önerisi bulunmamaktadır. Bu atıklar ya gömülmekte, ya denize atılmakta, sonuç olarak büyük ve çözümsüz bir ekolojik problem ortaya çıkmaktadır.
2)Nükleer santraller tehlikelidir. Dünyanın bu bölgesinde yaşayan tüm toplumlar gibi Türkiye toplumunun da hafızasında Çernobil faciasının anıları ve bu facianın ardından yaşanan acılar çok tazedir. Bu acılar ve nükleer korkusu yersiz değildir. Bir nükleer santralde sızıntı oluşması demek, çok geniş bir bölgedeki tüm canlıların radyoaktif serpintiye maruz kalması, insanların ölmesi, ölümcül hastalıklara yakalanmaları, ekosistemlerin yok olması demektir.
3)Nükleer santraller ekonomik olarak makul yatırımlar değildir. Bir nükleer santralin kurulumu 5 milyar dolara yakın bir yatırım gerektirmekte, inşaatın uzadığı bazı durumlarda maliyetin onmilyarlarca dolara fırladığı da görülebilmektedir.
4)Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak için rüzgar ve güneş enerjisinden yararlanmak ekonomik ve ekolojik açıdan kesinlikle dikkate alınması gereken alternatiflerdir. Bu teknolojilerin halihazırda yeterince kullanılmıyor olmaları, yeni bir enerji politikası üzerine düşünmemek için bir mazeret olamaz. Türkiye, hem rüzgar ve hem de güneş enerjisi üretmek için oldukça elverişli bir coğrafi konumdadır.
5)Enerji verimliliği ve tasarrufu nükleer enerjinin en önemli alternatifidir.
Siyasal irade, aydınların, sanatçıların, bilim insanlarının ve halkın vicdanını, sezgilerini ve görüşlerini dikkate almadığında zalim olur. Yukarıdakilerden sadece biri bile nükleer santral inşaatından vazgeçmeyi gerektirir. Nükleer santrallerden vazgeçen, yeni santral yapmayan ülkelerde hala çalışan nükleer santraller olması, bizim bu hataya ortak olmamızı gerektirmez. İnanıyoruz ki, yukarıda saydığımız gerekçeler, bilimsel olarak çürütülebilecek gerekçeler değildir.