Bir haftadan beri mevsim normallerinin üzerinde sıcaklığın yaşandığı Hindistan’da ölümlerin sayısı 1200’e ulaştı. Ölümlerin en fazla olduğu yerler, ülkenin güneyindeki Telangana ve Andra Prade eyaletleri. Bu eyaletlerde
sıcak hava dalgası Nisan ayından beri yaşam koşullarını olumsuz etkilemekteydi. Geçtiğimiz haftadan itibaren de aşırı sıcaklar nedeniyle ölümler başladı. Sadece bir hafta içinde bu bölgelerde aşırı sıcak nedeniyle resmi veriler 1118 kişinin öldüğünü söylüyor.
Sıcaklığın mevsim ortalamalarının 5 derece üzerinde seyrettiği ülkede geçtiğimiz pazartesi başkent Yeni Delhi’de sıcaklık 45 dereceye çıkarak son iki yılın rekorunu kırdı. 852 kişinin öldüğü Andra Pradeş'te sıcaklık 47 dereceye ulaştı. Hafta sonunda sıcaklığın 48 dereceye ulaştığı Telangana eyaletinde ise 266 kişi öldü. Hindistan Meteoroloji Dairesi, sıcak hava dalgasının devam edeceği uyarısı yapıyor.
Sıcak havanın etkili olduğu şehirlerde hayat felç olmuş durumda. Sıcaktan yolların eridiği şehirlerde, yetkililer insanlara "evlerinizde kalın" derken, güneş yanığı ve çarpması vakaları için hastaneler de alarma geçirilmiş durumda. Büyüyen su sorunu karşısında Felaket İdare Merkezi, hükümetten ve STK’lardan içme suyu kuyuları açma talebinde bulundu. Sıcak hava dalgalarının yaşandığı bölgelerde kuraklık beklentisi de felaketin boyutunu daha da artıracak.
Hindistan’da bunca felaketin yaşanmasının nedeni çok açık ki iklim değişikliği. Küresel ısınmanın uç hava olaylarının (çok sıcak ve çok soğuk günler, aşırı ya da az yağış miktarları) sayısını ve şiddetini arttıracağı bilgisi, yıllardır yayınlanan bilimsel raporlarda yer alıyordu. Bu duruma karşı karbon emisyonları azlatım miktarında ve hangi süreler içinde yapılacağı konusunda bir türlü anlaşamayan ülkeler yaşanan bu felaketlerden bizzat sorumludur. Devletlerin iklim değişikliğinin durdurulması gerektiğini ilk müzakere etmeye başladığı yıllarda, atmosferdeki karbondioksit seviyeleri sıcaklığı 2 derece altında tutmaya olanak tanıyacak seviyelerde idi. Şimdi ise sıcaklığın 2 derecenin üzerine çıkarabilecek emisyonlara ulaşılmış durumda.
İklim değişikliğini durdurabilmek için dünya genelinde fosil yakıtların %80’nin toprakta bırakılması, arazi yapısında radikal değişimlerin önüne geçilmesi gerekiyor. Bu adımları her bir ülkenin uygulaması bir zorunluluk. Oysa her bir ülke, kendi ekonomisinin çıkarları gereği, değil bu adımlara uymak karbon salım miktarlarını arttıracak hedeflerinden bile vazgeçmiş değil.
Bu hafta TÜİK, Türkiye’nin 2013 yılı toplam seragazı emisyonlarını açıkladı. Emisyonlar 1990’a göre %110,4 artmış. Termik santraller, Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alanın, Kayseri ili büyüklüğünde ormanlık alanın yok olmasına neden olan projeler, kara taşımacılığına dayalı ulaşım sistemi, mega kentler vb. İşte bunların hepsi Türkiye’nin seragazı emisyonlarını arttıran unsurlar. Atmosfere salınan her bir karbon yeryüzüne daha fazla sıcaklık, daha fazla kuraklık daha fazla felaket ve ölüm olarak dönüyor.
Hindistan’ta insanlar doğal bir afet nedeni ile ölmediler. Hükümetlerinin benimsediği kapitalist ekonominin sonuçlarından biri olan iklim değişikliği nedeniyle öldüler. Ve bu ölümlerden her bir devlet sorumludur.
Nuran Yüce, marksist.org, 27 Mayıs 2015