Roni Margulies, 9 Nisan 2011, Taraf Gazetesi
Bekârlığın bugüne kadar hiç zararını görmedim. Atalarımız da görmemiş olmalı ki, “Bekârlık sultanlıktır” demişler. Üstelik atalarımız genellikle, ne şiş yansın ne kebap anlayışına sığınarak, aman yanlış olmasın kaygısıyla, her konunun iki yanını da kapsamaya çalışmıştır. “Nerde varsa bodur, Allah’ın belası odur” dedikten sonra, ne olur ne olmaz, “Allah boy vermiş, gerisini kapıp koyvermiş” demişlerdir.
Ama bekârlık konusunda tavırları ikirciksiz olmuştur. Kuşkuya mahal bırakmamışlardır. Bekârlığın sultanlık olduğunu söylemişler, fakat “Evlilik imparatorluktur” veya “Evlenmeyen dizini döver” filan gibi bir laf etmemişlerdir. Anladığım kadarıyla, Avrupalı va Amerikalılar da bizim atalarımız gibi düşünmeye başlamış.
Tahminlere göre, şu anda Amerika’da tüm evliliklerin yüzde 40’ı boşanmayla sonuçlanıyor. Kadınlar arasında, 1955 ile 1959 arasında evlenenlerden yüzde 79’u en az 15 yıl evli kalırken, bu oran 1985 ile 1989 arasında evlenenler arasında yüzde 57’ye düşmüş. Yine Amerika’da, 2008 rakamlarına göre, tüm evliliklerin yüzde 46’sı taraflardan biri veya her ikisi için ikinci evlilikmiş. Katolik İrlanda ve İtalya’yı saymazsak, Avrupa’da da benzer rakamlar var. İsveç’te, örneğin, yeni doğan bebeklerin yarıdan fazlasının anne ve babası evli değil. Kilisenin boşanmayı zorlaştırmak için elinden gelen her şeyi yaptığı İrlanda’da bile, çocuk yapan çiftlerin üçte biri evli değil. Belli ki, İrlandalılar “Evlenirsek bir daha boşanamayız, boşanırsak cehennemde cayır cayır yanarız, iyisi mi evlenmeden halledelim şu işi” diye düşünüyor!
Ben bütün bunları çok doğal karşılıyorum. Dünyada yedi milyar insan var. Bunların yarısı kadın. Az değil, üç buçuk milyara yakın. Bu kadınlardan bir tanesini seçip “Tüm diğer kadınlar benim için anlamsız, artık bir daha hiçbirine dokunmayacağım, bakmayacağım, yakınlık kurmayacağım, benim için senden başka kadın yok!” demeye hiç anlam verememişimdir. İstatistik bilimine aykırı yahu! Dünyada bir kadın var, o ve ben birbirimiz için yaratılmışız. Ay ne mutlu tesadüf, tam da o kadın benimle aynı mahallede yaşıyor, aynı okulda okuyoruz veya aynı işyerinde çalışmaya başlamışız! Ne şans! Ya benim için yaratılmış olan kadın Novosibirsk’te yaşıyor olsaydı! Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Taner Yıldız Bey ilk uçağa atlayıp soluğu Rusya’da almamı önerirdi kuşkusuz. Ne var ki, birbirleri için yaratılmış oldukları bilgisi söz konusu kişilere önceden verilmiyor. Elimde bir adres olmadan Novosibirsk sokaklarında meczup gibi dolaşmayı da, Taner Bey taktir edecektir ki, göze alamam.
Amerika’da yapılan ve Taner Bey’in aktardığı bir araştırmaya göre, bekârların evlilere göre altı yıl daha az yaşadıkları saptanmış. Dahası, “Sigara ortalama insan ömrünü 2,3 yıl, yoksulluk 700 gün, alkol 130 gün, kalp 2100 gün öne çekiyor. Uçak kazaları ise ABD’de ortalama insan ömrünü bir gün öne çekiyor. Nükleer santrallerin ortalama ömür kaybı ise sadece 0,03 gün olarak tespit edilmiş”. Sayın Bakan’ın verdiği istatistiklere güvenmiyor değilim elbet. Hâşâ. Sadece şu “kalp” meselesini çok iyi anlayamadım. “Kalp, ortalama insan ömrünü 2100 gün öne çekiyor.” Nasıl yani? Kalbi olmayanlar kalpli olanlardan daha mı uzun yaşıyor? Kan dolaşımı sorununu nasıl çözüyor kalpsizler? Bulmuşlarsa bir yolunu, bize niye söylenmiyor? Bilsek, hepimiz gidip kalplerimizi aldırırız, hepimizin ömrü 2100 gün artar.
İşin kötüsü, Amerikalı araştırmacılar tüp gazın insan ömrüne etkisini ölçmemiş nedense. Belki oralarda kullanılmıyordur. Gerçekten de, “New York’ta bir gökdelenin 27ci katındaki tüp gaz patlaması sonucu altı kişilik bir aile telef oldu” şeklinde elîm bir haber okuduğumu hiç hatırlamıyorum. Bizdeyse tüp gaz patlamalarının sebep olduğu ortalama ömür kaybının 0,03 günden fazla olduğu kesin. Bildiğim kadarıyla, henüz hiçbiri patlamadığına göre, nükleer santrallerin Türk ömrüne etkisi ise şimdilik sıfır.
Bu durumda, Başbakan Erdoğan’ın Akkuyu’da yapılacak olan nükleer santralle ilgili sözlerine katılmamak mümkün değil. “Riski olmayan yatırım yoktur. O zaman evinize tüp de koymamak gerekir” dedi. Doğrudur. Ben başbakan olsam, tüp gaz kullanımını yasaklar, mutfaklarda kullanım için her mahalleye küçük bir nükleer santral kurardım.