George Monbiot 26 Haziran 2006'da Birgün gazetesinde yayınlanan BP ve Shell hakkındaki yazısı.
Petrolü aştığını" iddia eden bir şirket olarak BP, Alaska'daki tundraya büyük miktarda petrol dökmeyi başardı. Haber basına sızdırıldıktan sonra BP, 1,2 milyon litre ham petrolün,dünyanın en hassas doğal ortamlarından birine sızmasına izin verdiği için cezai yaptırımla karşı karşıya olduğunu yatırımcılara geçen hafta itiraf etti. Olay o kadar ciddi ki, BP çalışanlarından bazıları hapis cezası alabileceği söyleniyor.
Bunu yapan, şirket vahşetinin şahikası olan Exxon olsaydı, bu haber kimseyi şaşırtmaya-caktı. Fakat, tıpkı Shell gibi, BP'nin imaj değiştirme çalışmaları o kadar etkili oldu ki, BP'nin çevreci bir grup olduğunu sanmak işten bile değil. Bu şirketler, petrolden elde ettikleri büyük kazançları, artık petrolden tamamen vazgeçtikleri izlenimini vermek için kullanıyorlar.
Shell'in reklam fotoğraflarında, gömleklerinin yakası açık ve dişleri bembeyaz teknoloji uzmanları görünüyor. Bu uzmanlar, rüzgâr gücü, hidrojen, bioyakıtlar ve doğal gazlarla yaptıkları cesur deneyleri anlatıyor. BP'nin logosu (Yeşil Parti'nin logosuna benzeyen yeşil ve sarı bir ayçiçeği) ve reklamları aynı öyküyü anlatıyor. O zaman BP'nin ham petrol ile Alaska'da ne işi vardı? BP benzin istasyonlarının saf havuç suyu satıyor olması gerekmez mi?
İki üç yıldır çevreciler (ben de dahil), dünya çapında petrol üretiminin yakında en yüksek noktasına ulaşıp ardından düşüşe geçebileceğini anlatıyor. Biz bu olasılıktan yola çıkarak, petrole olan bağımlılığımızın aynı düzeyde devam edemeyeceğini ve petrolden vazgeçmenin yollarını bulmamız gerektiğini savunuyoruz. Petrol şirketleri bu iddiamızı alıp, amacımızın tam tersine kullanıyor: Eğer petrol kaynakları azalıyorsa, o zaman bu şirketlerin yeni yerlerde petrol aramasına izin verilmeli.
ALTERNATİF TEKNOLOJİLER
Ne olursa olsun, bu şirketlerin kaybetmesi mümkün değil. Petrol aramalarına ve üretimine yatırım yaparlarsa, azalmakta olan değerli bir kaynak üzerinde kârlı bir kontrol kazanmış olacaklar. Yatırım yapmazlarsa, petrol fiyatları yükselecek ve kazançları bu yatırımı yapmaları durumunda elde edeceklerinden bile daha fazla olacak. İki durumda da o kadar çok para kazanacaklar ki, alternatif teknolojiler geliştirmeye hiç tereddüt etmeden birkaç milyar dolar ayırabilecekler ve böylece gelecekteki enerji pazarını da tekellerine almış olacaklar.
Yanlış anlamayın. Paralarının bir kısmını bu yönde harcamalarından memnun olurum. Bu şirkeder, güneş enerjisi ve hidrojen yakıt üniteleri gibi pahalı yeni teknolojilerin maliyetini düşürmek için gerekli boyudara sahip az sayıda şirketten birkaçı. Sorun şu ki, bu yeni olanakları, petrol yerine başka bir şey üretmek için değil, petrol üretimine ek olarak kullanıyorlar. Hisse senetlerini değeri, varlıklarının şu anki ve gelecekteki değerine bağlı. Varlıklarının gelecekteki değerini korumak için, yüzde 100 "rezerv ikame oranı" gerçekleştirmeyi hedefliyorlar. Yani ne kadar çok petrol üretirlerse üretsinler, onun yerine yeni keşifler de olmasına çalışıyorlar. Petrolden vazgeçip diğer ürünlere yöneldikleri yönünde bazı reklamlarında verdikleri izlenim aldatmacadan ibaret.
Ve bu şirkeder halkla ilişkilerinde daha açık, daha duyarlı ve daha az saldırgan hale gelmiş olmalarına rağmen, yaptıkları işin özü hâlâ aynı. BP, bölgeyi ilhak eden ve askeri işgal yoluyla kontrol altında tutan Endonezya hükümeti ile işbirliği yapmak anlamına gelse de, Batı Papu-a'daki Tangguh bölgesinde doğalgaz çıkarmaya devam ediyor.
BAKÜ-CEYHAN
Üç hafta önce BP'nin Londra'daki genel merkezinin önünde yapılan bir gösteri bize, Bakü-Ceyhan boru hattıyla ilgili toprak gaspını, çevreye verilen zararı ve insan hakları ihlallerini BP'nin kabul etmediğini, hâlâ gizlemeye çalıştığını anımsattı. BP, çıkardığı petrol ve gazın yılda 570 milyon ton karbondioksit ürettiğini kabul ediyor. Bu, BP'nin kullandığı bazı yöntemleri değiştirmesinden sonra ortaya çıkan miktar: Bunları değiştirmemiş olsaydı, ürettiği karbondioksit miktarı iki kat daha fazla olurdu.
Shell'in uygulamaları daha da kötü. Nijer-ya'daki petrol kuyularından çıkan gazın yakılması 1969'da yasaklanmış olmasına rağmen, Shell hâlâ günde yüz milyonlarca metre küp gaz yakıyor ve Sahra Afrikası'nda herkesin verdiğinden daha çok karbonu dışarı veriyor. Çevrede yaşayanlar yapışkan bir kuruma bulanmış durumda. Lagos'ta bir mahkeme, Shell'in bu gazı yakmaya son vermesi kararı aldı, fakat Shell 2009 yılına kadar buna son vermeyi düşünmüyor. Shell ayrıca, Nijer deltasını kirlettiği için 1,5 milyar dolar para cezasına çarptırıldı, fakat temyiz sonuçlanıncaya kadar bu parayı ödemeyecek.
Çevreci gruplar, Sibirya'nın doğu sahili açıklarındaki Sahalin Adası'nın çevresindeki denizlerden petrol çıkarmaması için Shell'e yalvardılar. Burada olabilecek bir sızıntı, dünyada kalan son 100 Batı Pasifik gri balinasının yok olmasına neden olabilir. Ama Shell geri adım atmayacak. Rezervlerini artırmak için bir süre önce Ka-nada'daki kumlu sahalardan petrol çıkarmak için iki milyar dolar yatırım yaptı. Çevreyi daha çok kirleten bir iş düşünmek mümkün değil.
Bugün her iki şirket de eskisinden daha akıllı. Her ikisi de iklim değişikliğinin olmadığını ya da projelerinin kimseye zarar vermediğini savunmaktan vazgeçtiler artık. Shell, son zamanlarda hakkında verilen cezaların listesini bile yayınladı. Fakat bu, yaptıkları işleri olduğundan daha iyi göstermeye çalışmaya son verdikleri anlamına gelmiyor.
Örneğin, Shell'in yeni sürdürülebilirlik raporu, atık gazları Kuzey Denizi'ndeki eski petrol sahalarına gömerek karbondioksit salınımını "yılda 2.5 milyon ton kadar" azaltacağını söylüyor. Fakat Shell bu gazı, ulaşılması zor alanlardaki petrolü dışarı sürmek için kullanıyor ve 2,5 milyon tonun brüt mü net mi (yeni petrolün yakılması da hesaba katıldıktan sonra ortaya çıkan miktar) olduğunu açıklamıyor. Ben birincisi olduğunu sanıyorum, ama şirkeder bize kendi işlerine gelen bilgileri vermeye devam edecekler.
Şirketlerin inkâra dayalı ve saldırgan eski tutumu artık değişti. Fakat bana öyle geliyor ki, bu değişim sadece onları daha da tehlikeli hale getiriyor.
The Guardian, Londra 13 Haziran 2006
Türkçesi: Birgün 26 Haziran 2006