Daha fazla enerjiye ihtiyacımız var... Daha fazla HES, kömür madeni ve termik santrallerin kurulması, nükleer enerjinin devreye sokulması şart!
Başka türlü nasıl gelişmiş ülkelerin seviyesini yakalayacağız? Başka türlü nasıl zenginleşeceğiz?
Maalesef Türkiye’yi yönetenlerin sık sık dile getirdiği bu ‘bahaneler’ halk tarafından da sorgusuz sualsiz kabul görüyor.
Bahaneler diyorum, çünkü ne yapılan hesaplar doğru, ne de mevcut enerji politikaları bizi kurtaracak.
Evet, Türkiye enerjide gerçekten dışa bağımlı: Doğalgazın %98.6’sı, petrolün
%93’ü ve taş kömürünün %92’si ithal ediliyor. Elektriğin enerji ithalatındaki payı ise %40.
Tablo böyleyken, ‘yerel’ kaynakları kullanmak için daha fazla kömür çıkarmak, baraj kurmak veya ‘temiz’ denilen nükleer enerji dayatılıyor.
Ne var ki bu politika, hem insan sağlığı, hem çevre ve iklim değişikliği açısından yüzde 100 yanlış.
Üstelik uzun vadede daha pahalıya patlayacak!
Elektrik talebi %25 daha az
WWF Türkiye, Bloomberg New Energy Finance (BNEF) işbirliğiyle “Türkiye’nin Yenilebilir Gücü” raporunu hazırladı.
1 Raporun bana göre en çarpıcı ve pek tartışılmayan kısmı, devletin Türkiye’de gelecekteki elektrik talebini en az yüzde 25 oranında daha yüksek göstermesi.
Türkçesi: Elektrik ihtiyacımız abartılıyor.
2 Mevcut yatırımlarla 2030’da toplam 101 GW (19 GW’lık ilave kömür gücü) ek kurulu güç devreye girecek. Ancak rapordaki ‘yenilenebilir enerji senaryosu’na göre 2030’da elektrik talebinin %47’sinin rüzgâr, güneş ve jeotermal enerjiden sağlanması mümkün!
3 Yaygın inanış, yenilenebilir enerjinin daha pahalı olduğu ve dışa bağımlılığı azaltmayacağı... Oysa araştırmalar, taş kömürü ve linyit öncelikli yatırım maliyetinin, yenilenebilir enerji yatırımlarıyla hemen hemen aynı olduğu ortaya koyuyor:
400 milyar dolar.
4Mevcut enerji politikaları daha düşük sermaye maliyeti gerektiriyor. Ancak yenilenebilir enerjiyle yakıt maliyetleri
18 milyon dolar daha düşük olabiliyor. Kaldı ki rüzgâr ve güneşte şimdi pahalı görünen maliyetler 15 yılda düşecek.
Küresel ısınmanın sorumlusu kömür
Sorunlar yalnızca parayla sınırlı kalsa keşke... Kömüre hücum politikaları, sürekli yeni iş cinayetlerine, başta kanser olmak üzere sağlık sorunlarına, sosyal ve etkisi yıllar sonra daha iyi anlaşılacak çevre sorunlarıma yol açıyor.
Bugün kömür, yoğun karbon içeriği nedeniyle küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 44’ünden sorumlu.
Bilim insanları bu nedenle tüm dünyayı uyarıyor: Sıcaklık artışı böyle giderse, yani kömür ve petrole bağımlılık bu düzeyde devam ederse, 2060’da toplam +4 derecelik bir artış yaşanacak.
Artı dört derece, sıradan insan için pek bir şey ifade etmeyebilir. Ancak bunun anlamı resmen felaket: Aşırı hava olayları (kuraklık, sel, deniz seviyesi yükselmeleri) dünyadaki tüm canlı yaşamını tehdit edecek.
Türkiye’nin elektrik enerjisinden kaynaklanan yıllık sera gazı emisyonu
110 milyon ton. Kömüre yatırım böyle
devam ederse 2030’da iki misli C02 salacağız.
Kazanan kim?
Doğru hamlelerle bu miktarı 5 yılda sabitlemek mümkün, diyor BNEF raporu.
Ne var ki bunun için köklü bir zihniyet değişimi gerek.
Yenilenebilir enerjinin ne olduğu, ‘temiz enerji’ yatırımlarının sosyal, çevresel sorunlara yol açmadan nasıl yapılabileceği, ayrı ayrı yazıların konusu... BNEF’in Türkiye için önerdiği ‘yenilenebilir enerji senaryosu‘ da ayrıca tartışılmalı.
Ancak yalın ve tartışmasız gerçek şu: Türkiye, ucuz enerji uğruna yanlış yatırım yaparak hızla uçurumun kenarına sürükleniyor. Bu işten vatandaş ve ülke zarar görüyor, dahasını da görecek!
Kömüre hücumdan tek kazanan, birtakım şirketlerin patronları ve siyasi-bürokratik otoriteler.
*Bloomberg Energy Finance (BNEF): Bloomberg L.P’nin kurduğu şirket, yeni-yenilenebilir enerji yatırımları için analiz,
araç ve veri sunan özel bir şirket.
kaynak: Mehveş Evin / milliyet