İklim değişikliği müzakereleri ikinci haftasının sonuna geldi. Bu süreçte finansmandan, insani yardımlara kadar farklı bir dizi konu konuşulurken; hala bazı ülkeler iklim değişikliğini “çevrecilerin konusu” sanıyorlar. Oysa tartışılan konuların hiçbiri çevrecilikle ilgili değil. Nasıl bir gelecek istediğimiz ve kimin hayatta kalacağı ile ilgili…
Müzakerelerde bu iki hafta dönüp dolaşıp Filipinler’deki Haiyan Tayfunu’nu ve etkilenen on milyon insanı konuşacağız derken, Kleopatra Kasırgası; Avrupa’nın göbeğinde Sardunya Adası’nda onlarca kişinin hayatını yitirmesine sebep oldu. Bugün ise son altı hafta içerisinde ikinci büyük kasırga Hindistan’ı etkilemeye başladı.
İklimi değiştiriyoruz ve bunun bedelini de masum insanlar hayatlarıyla ödüyorlar. Bu gidişe dur demek; tam da yaşam hakkımızı geri verin demek. Nasıl bir yaşam istediğimiz üzerinde söz söyleme hakkımızı istemek demek.
Ancak bazı ülkeler, en iyi ihtimalle konunun ciddiyetini henüz anlamamış durumdalar. Gelişmiş ülkeler, müzakere süreçlerindeki ilerlemelerin önünü tıkayarak, 2015 yılında adil bir anlaşmanın çıkmasını engellemeye çalışıyorlar. Bu durum, iyi ısıtılmış bir müzakere salonundaki birisine sadece boş konuşma gibi gelebilir. Ama aslında Afrika’daki, Güneydoğu Asya’daki iklim değişikliğinin etkilerine açık milyonlarca insanın hayatını riske atmak demek. Diğer taraftan da, bazı hızlı gelişen ülkeler de kirleterek kalkınmaktan memnun, müzakere süreçlerindeki adımları sadece fonlardan yararlanabilecekleri bir araç gibi görüyorlar. Batan gemiden mal kurtarmaya çalışmak yerine kendilerinin de batan geminin içinde olduklarını ne zaman anlayacaklar acaba?
Türkiye ise bu müzakerelerde ilginç bir rol oynuyor. Neredeyse hiç konuşmuyor. Neden konuşmadığını anlamak mümkün değil, zira kendisini ilgilendiren onlarca şey aynı anda oluyor. Örneğin, 2015 yılında iklim değişikliği konusunda bağlayıcı yeni bir uluslararası anlaşma imzaya açılacak. Bu anlaşma son iki yıldır müzakere ediliyor ancak henüz Türkiye, müzakerelerde bu konu ile ilgili bir kez bile resmen söz alarak konuşmadı. Bununla beraber, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban – Ki – Moon, bundan dokuz ay sonra tüm dünya liderlerini çağıracağı bir zirve yapacağını söylüyor. Bu zirvede özellikle G20 ülkelerinden iklim değişikliğini önlemek konusunda yapacakları işlerin sözünü isteyeceğini belirtiyor. Bu konu bizi neden mi ilgilendiriyor? Bilmeyenler için söyleyelim; tam da yeni bir anlaşmanın imzalanacağı 2015 yılında G20’nin başkanlığı Türkiye’ye geçiyor.
Dolayısıyla, iklim değişikliğinin durdurulması için mücadele etmek, çevrecilik değil; insan medeniyetini kurtarmak için politikalar oluşturmak demek. Gelin yaşam hakkımızı ciddi politikalarla, şimdi konuşmaya başlayalım. Yoksa, yarın bunları konuşmak için çok geç kalacağız!
Gökşen Şahin, Radikal, 23 Kasım 2013