Avrupa, krize girmek üzere. Ekonomik krizi borç krizi karşısında yaşanan çözümsüzlükle birlikte değerlendirirsek, belki de krizin göbeğinde, şu anda. Rakamlar çıkmadan tam olarak anlayamadığımız krizlerimiz, rakamlar kadar fiktif ve nominal. Sonuçları ise gerçek insanlar için acımasız. İşin en garip tarafı da aslında krizden çıkmak için alınan, bu borçların geri ödenebilmesi için uygulanmak zorunda kalınan önlemler, bu önlemler uygulanmasa bile oluşacak talep daralması nedeniyle ekonomilerin gireceği krizlerin hatta küresel ekonomik krizin de habercisi.
Kapitalist ekonomilerin içine girdiği bu sürece kısaca "girdap" diyebiliriz. İçinden çıkmak için uğraştıkça kendisini içine çeken bir kısır döngü.
Bu döngü içine hapsolmuş Avrupa, büyümenin sınırlarına dayandı yeniden. Bu kez çıkış yolları kısıtlı görünüyor. Sermaye birikimi yeni bir tıkanma yaşıyor. Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin ekonomik çözümsüzlük içindeki umutsuz debelenmelerini aylardır takip ediyoruz. Sermaye birikimini sağlayamamak, şoklar karşısındaki kapitalist ekonomileri savunmasız bırakıyor. Büyüyememek kapitalist ekonomiler için bir kâbus.
Avrupa bir yana ve hatta ondan bağımsız olarak, malî çözümsüzlüklerin de katkısıyla, ABD ekonomisi önümüzdeki altı ay içinde büyük bir olasılıkla resesyona girecek. ABD'nin 2008 krizini atlatmak için zaten sınırına vardırdığı kamu borçlanma olanağını 15 trilyon doların üzerine çekmesinin ve müstakbel borç krizini yalnızca ertelemiş olmasının üstünden henüz haftalar geçti. ABD'nin resesyondan çıkma amaçlı yeni bir büyüme programını devreye sokacak kaynakları açısından hareket alanı, Obama'nın meclisle yaşadığı bu borç pazarlığının ardından, artık pek kalmadı. Dünyanın en büyük ekonomisini yöneten en büyük devletin, varlıklarını yenileyebilmek için bundan sonra kaynağı nereden bulacağı şüpheli. Resesyon durumunda olacakları tam olarak tahmin etmek olanaksız, ama hem kendi ülkesinde hem dışında yaşayan yoksulların başında bir kabak daha patlayacak, orası kesin.
Dünya pazarları gelişmiş kapitalist ülke ürünleri için yeni bir doygunluk aşamasına vardı. İşletmeler pazarlardan son lokmaları kapma heyecanı içinde, sınır çizgisinde dolaşıyor. Deli gibi yeni ürünler çıkarılıyor, insanların tüketeceği. Pazarlama gittikçe saldırganlaşıyor.
Doygunluk aşamalarında, kapitalist pazarların imdadına bugüne kadar savaşlar da dahil olmak üzere çeşitli devrimler, altüst oluşlar yetişti. Örneğin, Doğu Bloku'nun çökmesi 1990′larda pazarların inanılmaz bir genleşmesini getirirken, bu genleşme 2000′li yıllarda yaşanan bilgi teknolojileri devriminin de gerçekleşmesini hızlandırdı. İçine girmekte olduğumuz resesyon döneminde ise, pazarların rahatlaması için bu kez Arap devrimleri ve arkasından gelen altüst oluşlardan medet umuluyor. Kaddafi'nin yenilgisi ardından ülke kaynaklarının nasıl kapışılacağını neredeyse naklen izliyoruz. Beşar Esad'ın bırakması beklenen Suriye iştah kabartıyor. Her gelişmiş kapitalist ülke devletinin aklında türlü bin türlü tilki dolaşıyor. Şu an tanıklığını yaptığımız zorbalıklar nefes darlığı çekmekte olan kapitalizme son bir doping daha olacak, belki. Dünyanın dört bir yanında çıkarılan savaşlar ve arayışları, kapitalizmin tıkanıklığını bir süre daha erteleyecek yalnızca. Dünyanın tüm noktaları, insanların dokunduğu her şey, bırakın kalkınmayı, tam tersine sistemin sürdürülemezliğini işaret ediyor.
- Önceki
- Sonraki >>