Kalkınmanın Kaynakları
Üretimin aynı miktarda kaldığı koşullarda oluşan kârların sürekli düşmesi karşısında işletmeler büyümediği an kendi sonlarını hazırlamış olur. Kapitalist pazarlar, rekabet koşullarında ürün satmak zorunda olan üreticilerden, işletmelerden oluşur. Bu işletmeler yatırımcı hissedarlara aittir. Yatırımcılar ceplerindeki parayı çevreyi korumak için değil, yatırımın getirisini maksimize etmek amacıyla yatırır. Şirket sahipleri yatırım yaparken, bir yandan kâr hedefler, diğer yandan zamanla hisselerinin değerinin artmasını bekler. Bunun için işletme özsermayesinin her yıl büyütülmesi gerekir. İşletme yöneticilerinin bu beklentiyi karşılamaktan başka seçenekği yoktur ve hissedarların beklentilerine karşı kârların düşmesini göze alamazlar. Büyüme hedefi kapitalist oluşumun olmazsa olmaz boyutudur, büyümemek işletmelerin yokoluşunu getirir.
Kapitalist pazar sisteminde, üretim, pazarlama, satış ve kaynak kullanımı çevrimi ne kadar hızlı olursa, yatırılan sermaye o kadar çabuk, üzerine kârını da ekleyerek, geri döner ve sermayenin birikimi o kadar çabuk ve büyük oranda gerçekleşir. Sermaye birikimi, işletmelerin pazara sundukları ürünlerden kâr elde etmeye devam etmeleri ve sonuçta yaşayabilmeleri için elzemdir. Genişleyen endüstri üretimini desteklemek ve pazardaki rekabete maruz kalan kârların düşme eğilimine karşı, toplam artı değer, ulusal gelir gibi büyüklükleri ayakta tutabilmek için, doğal kaynaklar değer yaratma sürecinin en önemli girdilerinden biridir. “Ucuza kapatılan” ya da devlet eliyle birtakım sermaye gruplarına peşkeş çekilen doğal kaynaklar, düşen kârların yeniden kazanılmasına kurban edilir. Sermaye birikimi ve büyüme, giderek artan oranlarda, çevresel ve toplumsal yıkıma dayandırılır.
Kapitalizmin genleşme açlığı, genişlemeden yaşayamayacağı gerçeği, çevremizdeki her şeyi bir artı değer konusu haline getirir. Sürekli büyüme ihtiyacı içinde olan kapitalizm, kaynak kullanımındaki artışlardan dolayı, bir yandan çevrenin yıkımını, öte yandan da malî, askerî ya da çevresel felaketleri de beraberinde getiriyor.
Sonlu bir dünyada sonsuz büyümeyi hedeflemek ya da buna mecbur olmak, büyümeden krizlerden çıkamıyor ya da büyünmediği zaman krize giriyor olmak, bu yüzden tek çıkış olarak hep daha fazla büyümeyi hedeflemek ve böylece daha da büyük boyutlarda krizlere zemin hazırlamak, pazarın yarattığı dünyanın dışındaki dünyayı göremeyen şizofrenik bir toplumsal durumdur. Kendisini hapseden çemberi hızlandırarak çeviren bir kobay gibidir kapitalist pazar.